19 Ekim 2012 Cuma

ARI YETİŞTİRİCİLERİ BİRLİĞİ 4.OLAĞAN GENEL KURULU YAPILDI...

                                          Arı Yetiştiricileri Birliğinin 4.Olağan Kurulu 15 Ekim 2012 Tarihinde Ankara Kocatepe Camii nin sosyal tesislerinin toplantı salonunda gerçekleştirildi.

 
                                          Genel Kurul vesilesiyle Yurdumuzun bütün İllerinden İl Birlik Başkanları ve Üst Kurul delegeleri nin bir arada buluşup kaynaşmaları gerçekleşmiş oldu. Bartın Zonguldak'a bağlı olduğu zaman meslektaşım Tekirdağ birlik Başkanı Şakir beyi çok uzun yıllar sonra görmek ve hasret gidermenin yanı sıra ;
 
                                          Tekirdağ Birlik Yönetiminden Şefik bey'le tekrar görüştük. Tekrar diyorum kendisiyle bu sezon Gerede'de arılarımı oraya getirdiğimde tanıştık. Kısa bir zaman içerisinde olsa da çok değerli sohbetlerimiz oldu. Hakeza yine Gerede'ye gelen arkadaşlardan Can dost Harun hocamla karşılaşmak beni ziyadesiyle mutlu etti.
                                        
                                        Özellikle Eskişehirden çok yıldır Net'ten yazıştığım, birbirimizi hep davet


ettiğimiz halde görüşmemiz nasip olmadı bir türlü Bünyamin Yiğit kardeşimi görmek kucaklaşmak bana duygu dolu anlar yaşattı. Bu arada Eskişehir İli Arı Yetiştiricileri Birlik Başkanı oluşundan dolayı ayrıca kendisini kutladım.                                          

                                         Bu arada öğlen Genel Kurulda ara verilmesini fırsat bilerek hem öğlen yemeğimi yedim ve hemde resimlerde görüp fiilen hiç gidemediğim Kocatepe camisini gezerek ve onu görme merakımı giderdim. Gerçektende muhteşem ve harıkulade bir eser. Yapanlardan yaptıranlardan allah razı olsun.


 
                                          Nihayet saat 15 sıralarında Yönetim ve Denetim Kurullarının seçimlerine sıra gelmişti. Eski Yönetimden Bahri bey ve ekibi ile yeni olarak  Muhsin bey ve ekibi göreve talip oldular. Bahri bey ve ekibi oldukça farklı olarak Genel Kurulun kazananı oldu. Kazananı diyorum ama gerçekte orada kaybeden olmadı. Genel Kurullar genelde dövüşlü tantanalı olmasına karşın bizim Arıcılara yakışır bir Genel Kurul yaptılar. Buradan Muhsin bey ve ekibini de kutlamak gerekir. Özellikle Muhsin beyin Bahri bey'e yardımcı olma sözü beni ziyadesiyle mutlu etti. Saat 19.00 sırasında Zonguldak Genel Kurul delegeleri olarak Ankaradan Zonguldak'a dönüş yoluna girdik. Bu arada böyle Genel Kurulların dışında çeşitli etkinlikleri ihmal etmeden katılmanın çok yarar sağladığını bir kez daha gördüm.Genel Kurulun Tüm Yurt arıcılarımıza, arıcılığımıza ve tabiki Dünya arıcılığına hayırlı olmasını içtenlikle diliyorum...    
 
 NOT:Zonguldak Delegelerinin organizasyonunu en güzel
          şekilde teptipliyen İl Başkanım Selahattin GÜNEY'e
 ayrıca teşekkür ediyorum... 

 






6 Ekim 2012 Cumartesi

CUMARTESİ GÜNÜ KOZLUDA BALIK AVI...

                                        Dün akşam arkadaşım Fikret beyle bu sabah onun sandalıyla balık avına gideceğimizi kararlaştırmıştık. Sabahleyin motoru kardeşine emanet ederek siz çıkın ben bugün istirahat edeyim diye söyledi. Bizde kardeşi hikmet ve yine arkadaşım Nevzat'la denize açılmaya başladık.
                                         Etraf yeni işimaya başlamıştı. Oldukça soğuk bir rüzgar da esmekteydi. hemen İçten yağmurluğumu üzerine de kolsuz mont'umu giyiverdim . Nevzat'ta palamut ırıbını ağır ağır çözmeye başlamıştı. Irıbı  daha kalın bir bedenle sandalın üzerindeki iskarboz'a bağlıyoruz ki çokça balık yakalandığında kalın beden esniyor ve kopmuyor sonuçta. Kozlu ve ılıksu arasında 2 tur atmamıza rağmen malesef ırıba palamut takılmadı.
                                        Bizde olta takımına cinekop çaparası takarak cinekop avlamaya çalıştık sarıkanat-lüfer arası birkaç balık alabildik. Bu arada Hikmet arkadaşım cinekop beklerken dipli süper bir palamut balığı aldı. Bizde oldukça uğraştık ama malesef öyle bir palamut balığı yakalıyamadık. 
                                        Biz balık yakalayabilmeyle uğraşırken denizin bozduğunun farkına varamadık bile.Farkedince hemen oltalarımızı toparlayım Kozlu Balıkçı Barınağına kendimizi atmaya çalıştık. Bir saatlık bir süre içerisinde gelebildik. Ama sandalın dalgalar nedeniyle hop yükselip hop dalga boşluğuna düşmesi neticesi dalga sularıyla tamamen ıslandık. Barınağa geldiğimizde de rahatlamış olduk.
                                         Buda bizim için bir cumartesi serüveni  olmuş oldu. Daha iyi bir havada Rasgele diyerek  çıkacağız inşallah. Bu arada bizi ekip gelmeyen Fikter bey böyle olacağımızı anlamış galiba ki son anda gelmekten vazgeçmişti .Kulakları çınlasın...

1 Ekim 2012 Pazartesi

KDZ EREĞLİ'DE BAL DOLUM TESİSİNE ZİYARETİMİZ...

                                        29 Eylül 2012 tarihinde arıcı arkadaşım Hasan Bilginle birlikte  Zonguldak Arıcılar Birliğinin Kdz.Ereğli Ömerli Köyünün Bozaklar mahallesinde Atıl durumda bulunan Okulu onarımla yeniden düzenleyerek birlik adına dolum tesisine dönüştürmekle çalışma yaptıkları yeri ziyarette bulunduk. Tabiki gaye hem başkanımı uzun süredir görmemiştim bir görüşmek ve bu aradada yapılanı da merak etmemek elde deyil tabiki. Gerçektende çok uğraşmışlar ve çok yorulmuşlar ama bu işler hemen öyle boyacı küpüne bandır çıkar misali deyil. Bina bir hal yoluna girdi ama etrafında taş kırımı, kot farkını ayarlama ve etrafta beton,kalebodur işleme,çevre düzenleme ve sınırların emniyete alınması işlemleri daha duruyor. Çokça emek ve maddi külfet arkada işin doğrusu. Ama çok sağlam bir inşaat ve birlik adına yapılması planlanan güzel bir tesis yapılacak mutlaka.
                                         Binanın ön kısmında bulunan masaya oturduk ve yapılanlar ile yapılacaklar sohbet arasında konuşuldu. Gerçektende düşünce ve yapılacak olan çok güzel bir iş. ama gerçektende tamamlanması oldukça güç bir iş.Umarım başarabilirler. Başkanıma şimdiye kadar olduğu gibi gelecekte de sizden beklentimiz çok dedim ama başkanım çok yoruldum görevimin bitiminde gelecek arkadaşların  hizmetlerini bekleyeceğiz dedi. Bende düşündüm gerçektende Birliğimizin kuruluşunu birlikte yaptığımız zaman tarih 2004 tü. Biz bıktık yorulduk hatta hizmetten kaçtık ama vefakar başkanım sekiz seneyi aşkındır hali daha Birliğe birşeyler kazandırmak için canla başla çalışmakta.
                                         Binanın iç kısmı henüz bitirilmek aşamasında,  Şimdilik kek imalat kısmı tamamlandı sayılır, ihtiyacı olan  üye arkadaşların kek ihtiyaçları karşılanmakta. Onun içinde üye arkadaşlar şekerini,balını ve karıştıracağı ilaçlarını getiriyorlar ve şeker öğütülüp keki karıldıktan sonra da kek ya torbalara konuyor yada topluca kovalara konulup alınıyor.

                                         Bu arada binaya ait araziyi gezerken bikaç kök karpuz dikildiğini gördüm ve başkanım bu karpuzlar güzele benziyorlar kesip yiyelim ne dersin dediğimde, yemeğe beklersen tabiki diye cevap verdi. Bizde Hasan beyle birlikte dönmemiz gerektiğinden yola çıktık ki o arada yahu biz yemeğe kalsaydık karpuz yiyecektik diye aklımıza geldi ama çoktan yarı yolu bulmuştuk ve sonuçta karpuz yeme hakkını kaçırmış olduk.

                                         Bugünkü ziyaretimizde değerli başkanım Selahattin Güney benimle ve arkadaşım Hasan Bilgin'le her zaman olduğu gibi zamanını ayırıp içtenlikle ilgilendi Kendisine teşekkür ediyorum .Tabiki bu arada yönetimde bulunan diğer arkadaşlara ve emeği geçen herkese de teşekkür ediyorum ve bundan sonraki çalışmalarında başarı ve kolaylıklar diliyorum...

30 Ağustos 2012 Perşembe

ÜZERİMİZE ÖLÜ TOPRAĞI SAÇILDI...



26 Ağustos 1071 de Malazgirt Zaferiyle Anadoluya giren TÜRKLER 30 Ağustos 1922 Dumlupınar Zaferiyle tarihe Başkomutanlık Meydan Muharebesi adıyla geçen büyük Milli İstiklal savaşımız Türklüğün yenilmezliğini ve bağımsızlığını şek ve şüphe bırakmıyacak şekilde perçinlemiştir. Yurtta sulh ve Cihanda Sulh ilkesiyle azameti yanında kimsenin toprağında gözü olmadığını haykırışıyla da mazlum milletlerin yanında, onların hep örnek aldığı bir Millet olmuştur. Şer yuvaları her zaman Ulusumuzun bölünüp parçalanması adına hareket etmişlerdir. Ama sonuçta emellerine ulaşamıyacaklar ve TÜRKİYE ÇUMHURİYETİ hep payıdar kalacaktır.


Sabahleyin uyanıp balkondan baktığımda büyük bir burukluk ve üzüntüyle şimdiye kadar hakkıyla kutladığımız Zafer Bayramımız bugün yoktu sanki. Yoksa benmi günleri şaşırdım diye bir tereddüt geçirdim. Hiçbir evin balkonunda ve işyerlerinin önlerinde asılı bayrak göremedim. İşte dedim demekki üzerimize ölü toprağı atılmış.






Üzülerek te olsa kendi evimin balkonuna ve işyerimin camına astığım Bayrağımla teselli bulmaya çalıştım. Ama inanıyorum ki gerektiğinde yaniden bir MİLLİ MÜCADELE ile de olsa Vatanın Bölünmez bütünlüğü mutlaka sağlanacaktır. Şer güçlerin emelleri kursaklarında kalacak, Atamızın bize emanet ettiği güzel toprağımız,bayrağımız ve birlikteliğimiz sonsuza dek devam edecektir.






Bu vesileyle binbir yokluk ve çaresizlik içerisinde özünden gelen inaç ve ferasetle bu toprakları bize Vatan yapma uğrunda kanlarını akıtan,canlarını veren kahraman şehitlerimizi, Gazilerimizi ve Ulu Önder ATAMIZI rahmet ve şükranla anıyorum...

28 Haziran 2012 Perşembe

GEREDE YAYLASINDA KURAKLIK HAKİM...






Her sene olduğu gibi güzel hisler ve bol ürün alacağımız duygusuyla
Geredenin Kazan köy mezarlık arkası mevkiinde arılarımızı konuşlandırdık. Floranın görünümü fena deyil ama korkumuz genelde her yıl olduğu gibi floranın kuraklığa maruz kalacağı korkusu. İşte o zaman çiçek erken yanıyor ve ya elimiz boş dönüyor, yada az bir bal üretimiyle...




Resimde görüldüğü gibi şu an kendini bariz gösteren baskın bir fiğ florasının olduğu meydanda. Akabinde yabani yonca , korunga, kekik, yabani meyve çiçekleri, yabani hardal, geven ve binbir çiçekten oluşan flora.
Geçen senelere göre fiğ öbekleri daka çok oluşmuş vaziyette. Fiğin bir özelliği tohumu olgunlaştığında tohum kapçığı tohumları yaklaşık 5 metre mesafelerde öbeğin etrafına doğru fırlatır. Bir sonraki senede daha çok fiğ oluşmuş oluyor. Arılar en çok fiğ ve sarı çiçek diye söylediğimiz bitkiden ziyadesiyle bal almakta. Fiğlerin aralarında dolaştığımızda çokça arının fiğ üzerinde olduğunu görüyoruz. Su da arılar için hatta bizler için çok elzem olan bir olmazsa olmaz. Resimde görülen yerde arılarımıza 100 metre mesafede köye giden içme suyundan ayrılan bir kapkaç var. Oradan buz gibi içme suyumuzu alıyoruz, ayrıca fazlalık olan tesisattan akıntıya bırakılan su da arılarımız için büyük nimet. Gerçi 300-400 metre karşımızda 5-6 futbol saha büyüklüğünde eşek dikeni diye tabir ettiğimiz floranın çokça olduğu yerin tamamı gölet gibi su içerisinde. Arılar oradanda hem bal ve hemde su ihtiyaçlarını karşılamakta.




İşte sarı çiçek veya yabani yonca dediğimiz flora. Bu çiçeği gördüğümüz zaman Gerede de bal mutlaka olur deriz. Geredeye daha ulaşmadan mengen'e yaklaştığımızda yol kenarlarında başlar ve devam eder. Bu çiçeğin tarlalar içerisinde kapama olduğu zaman asıl haz duyduğumuz bir görünüm olur.








Geredeye gelişimde bal almanın dışında tüm arılarımın analarını da yenileme düşüncem olduğundan zamanımın büyük kısmını bu husus üzerine harcıyorum. Sonuçta baldan şansımız olmasa da ana yenileme işlemi de benim için büyük kazanç olacak.







Tabiki yaylada arıcılık icra olunurken de çevremizde konuşlanan arıcı arladaşlarla tanışıyor ve birbirimizi ziyaret ediyoruz. Bu bağlamda 25 haziranda can dostum Harun Lermi hocam çaycumadan oraya gelen Ahmet Tatlı, kardeşi Adnan Tatlı, Hasan Kalpaklı, Mehmet Akbay, Resimi çektiği için görüntüde olmayan Niyazi Türkyılmaz hoca bizim arılığa bizi ziyarete gelmişler. Arkadaşımız Hasan topal misafirimiz var diyerek bizi aradıklarında bizde başka bir arıcı arkadaşı ziyarete gitmiştik ismet abiyle. Kendi arılığımıza dönerken gelen misafirlerde arılığımızdan ayrılmış dönüyorlardı. Hemen yol çatmasında karşılaştık ve hatıra bir resim çektik ayak üstü bir hasbıhal yaptık. Biz tekrar arılığımıza dönüp bir çay ikram edelim dedikse de arkadaşların gitmeleri gerektiği için orada vedalaşıp ayrıldık. Resimde dikkat çekeceği üzere paçalarımız hep çoraklarımız içerisinde nedenide keneden korunmak içindi bunuda söylemek istiyorum. Umarım herkes umduğu şekilde bir ürün elde eder diliyorum...

10 Şubat 2012 Cuma

İLKBAHAR'A GİRİŞTE ARILIĞIMIZDA YAPACAĞIMIZ İLK İŞLEM...

Değerli arkadaşlar kış hala etkisini devam ettirmekte , onun için arılara kek vermeye sakın acele etmeyelim. Havalar iyi gider ve sıcaklık bayağı yükselirse o zaman kek verebiliriz ama 15 günlük hava durumu takibinde sıcaklığın yükseleceğide yok ya. Ama yinede sıcaklık biraz artıp karlar erirse krem tartarla yapacağımız invert şurup az az arılara verilirse iyi olur. Ne zaman ?tabiki şubat sonundan itibaren sıcak olan yörelerde. Derin büyükçe bir çelik tencerede 5 litre suya



6 kilogram şeker katılarak ateşin üzerinde eritilir. Hazırlanan şurup 107 derecede kaynadıktan sonra içerisine 3 çay kaşığı krem tartar ilave edilerek kısık ateşte ara ara karıştırmak üzere 20 dakka tuttuktan sonra yere indiririz.Hazırladığımız invert şurubu 15 arıya bölüştürerek veririrz. Ve bu işleme havaların iyice ısındığına inandığımız zaman kadar 3-5 kez tekrarlarız. Yinede söylüyorum gündüz ısının epeyce yükseldiği zamanı bekleyerek yapmalıyız. Ama arılarımızın yiyecek durumu bal olarak iyi ve yeterliyse havalar iyice ısınana kadar ne kek ve nede invert şurup vermeye gerek yoktur. Zaten havalar ısınıp imkan bulduğumuzda arıları fazla açık tutmadan ana durumu,yavru durumu ve balı olup olmadığı şurup vereceğimiz düşüncesiyle mutlaka kontrol etmemiz gerekiyor. Tüm arıcı kardeşlerime yeni sezonun hayırlı olmasını, yeni sezona zayiatsız girmelerini Yaradanımdan diliyorum...













9 Şubat 2012 Perşembe

BU SENE KIŞIN UZUN SÜRMESİ, ARICILIK SEZONUNUN ÇOK İYİ GEÇECEĞİNİ GÖSTERMEKTEDİR...

Yirmi gün kadar önce yağan kar köy kesimlerinde 1,5 metreyi buldu. Hatta deniz seviyesinde yani Kozlu merkezde 70 santimetreyi bulmuştu. Zaman zaman eridi, zaman zaman da üzerine ilave karla epeyce bir süre güzel bir kış yaşadık. Dün yeniden başlıyan kar merkezde çok az tutturdu. Bu akşam ve yarın ne kadar yağacağını merak ediyorum. Geçen yağan karda arılığımda bir metreyi aşan bir kar olmuştu kovanlar kapanmıştı. Karın bir mıktar erimesinden sonra iki kovanımda karın ön tarafa ağırlık vermesi nedeniyle iki kovanım devrilmişti. Tabiki karda devrildiği için bir zarar görmedi.



Yanlız bu sene arılarda arı külliyeti her zamankine göre daha az olduğu dikkatimi çekti. Tabi arılıkta bazı kovanlarda aksine durum gözükmekle genelde azınlık bir asker olduğunu kasdettim.

Dükkanın önünde arabaların üzerindeki biriken kar
20 gün önce yağan karın ne denli fazla olduğunu göstermekte. Yağan kar'ın tüm arıcılarımıza bal olarak dönmesi içten dileğimdir...

22 Kasım 2011 Salı

SONBAHARDA TRABZON ZİYARETİM...

Bir sonbahar mevsiminde yaprakların yeşilli,morlu,kahverengi ve kırmızıyla renk cümbüşüne büründüğü zamanda
Trazonu ziyaret etmek güzel olacaktı diye düşünerek 15 Kasım 2011 de Zonguldaktan yola çıkıp sonraki günü doğup büyüdüğüm Trabzona
ulaşmış oldum. 17.11.2011 günü de birgün sonra dömek üzere biletlerimizi almak ve orada olan akrabalarımızı ziyaret etmek üzere kaldığım Bahçekaya köyünden şehre geldik. Tabiki geçen süreler zarfında yeniden düzenlenen caddeler ve kenarında yapılan binalar muhteşem görünümleriyle göz kamaştırıyordu. Meydan parkı üzerinden ağabeyimin oturduğu karşıyaka mahallesine giderken önümüzde uzanan bulvarda iki bina arasına asılan TRABZONSPOR bayrağı da o güzel ihtişamıyla dalgalanıyordu. Umarım o dalgalanış bu sene bir şampiyonluğun habercisi olsun inşallah.



Tabiki Trabzona gidilirde hamsi yenmeden dönülürmü oradan . Akşam eniştem eski Belediye Başkanı Hüseyin Karayağız'da misafirdik. Bir kasa hamsi kesilmekte . Cam gibi tap taze yenilmezmi hiç?
Bu arada başkan karayemişten bir miktar yapraklardan alarak suyla yıkadı. Temizlenmiş ve yeterince tuzlanmış hamsi yapraklar üzerine düzenli serilerek tekrar üzerlerine birmiktar tereyağı konularak fırına sürüldü.
İşte resimde görüldüğü gibi fırında pişirilen hamsi bir tabağa alınarak yemek masasının ortasına yerleştiriliyor. Tabiki yanına turp,havuç,domates, marul, ince kıyılmış az maydonoz ve tuzu biberi ile zeytinyağı ilave edilerek hazırlanan salata tabaklarıda yerlerini almış durumda. Eh siz söyleyin yenmezmi? Ama sofrada az olduğuna bakmayın geri kalanı henüz fırında.


Trabzona indiğim gün Esiroğlunda eniştemde biraz uykusuzluğu atınca öğlede yine bizim akrabamız ve sizlerin çoğunuzun tanıdığı Türkyoy Arıcılık Erol türksoy'un dükkanına uğradım. (Tanımayanlar için Erol Türksoy benim hemen sağımda oturan. Gözlüklü olan eniştem Hüseyin Karayağız diğerleride yine akraba ve okul arkadaşlarım)Oradanda yan taraftaki kahvede msn de Erola ileti gönderdiğimde cevap alamadığımda kahvede çay içiyorum dediği yer. Bende cevap alamayınca boğazında kalsın mutlaka kahvede çay içiyorsundur diye yazarım kendisine. İşte orada o nefis çay dan peşpeşe erzurum şekeriyle kıtlama tabir ettiğimiz şekilde 4 bardak çay içtim. Havada sisli puslu ve oldukça soğuktu bu nedenle çay bir o kadar daha iştahla içilir oluyor tabiki. Sonuçta 3 arıcı bir araya geldiğimizde o avcıların sohbeti gibi dahada tatlısı arıcılıktan bir süre sohbet ettik.

İşte 15 Kasım ile 19 kasım arasındaki kısacıkta olsa Baba ocağı Trabzona yaptığım küçüçük ziyaretten çok mutlu oldum mutlu döndüm. Ömür olunca inşallah gelecek senelere yine bu ziyaretlerim devam edecek umuduyla....

22 Ağustos 2011 Pazartesi

TRAKYADAN DÖNÜŞ...İYİ BİR SEZON , BÖYLESİ DAHA NİCE YILLARA...


20 Temmuzda geldiğimiz Lüleburgaz'ın Büyükkarıştıran beldesinden 19 Ağustosta ayrılarak bir sonraki sabah Gelik_Ayiçine arılarla gelmiş olduk. Artık
ayçiçeklerin başaklarındaki çiçeğin bal kusması sona ermiş sayılırdı. Bu her halden belliydi arıların isteksizce uçması ve son sağım sırasında biraz yaramazlık yapmaları ve hakeza birinci sağıma göre ikinci sağımda alınan balın birinciye göre eksik olması sezonun sona erdiğinin göstergesiydi gerçektende. Her iki sağım sonunda bir arıdan 1,5 teneke ayçiçeği balı alınmış oldu. Bu ortalama bir rakam bizim girdiğimiz sahada.




Bugün amansız bir uğraş bekliyordu bizleri 225 katlı arı, onların bir miktar boşları , çadırın sökülmesi ikinci hasat bal tenekeleri yüklenmesi işlemleri sırasıyla ve hepsininde itinayla yapılması gerekiyordu. Onun için akşamdan arkadaşlar bu zorlu gün için oruca ara verip seferi ruhsatın kullanılmasına karar verdi.
sabahleyin İsmail arkadaşımızın hazırladığı sofrada Lüleburgazda son kahvaltı veya yemek yiyişi yapılıyordu. Biraz sonra bütün arıların örtü bezleri alınarak kapak altlarının sinek telleri konuldu. ve kapaklar kapatıldı tek tükte olsa kaçak yapan klovanlarda göz gezdirilerek gerekli işlem yapıldı. Artık kovanlarda çakma diye bir işlem yapılmıyor çırçırlı kementleri kovana taktık sadece kapakları açık tutarak akşam üstü kapaklar kapatılıp kementler sıkılacak şekilde hazır duruma getirildi. Hatta kovan altlarından kaçak olabilecek yerler içinde bir miktar çamur hazır hale getirildi.










Gerçektende çok zorlu bir gün oldu. Bütün yükleme ve bu arada koşuşturmalarımız gece saat 00.30 a kadar devam etti. Sağolsun Orada elektronikçi seyfettin Mutlu kardeşimiz arkadaşıyla gelmişti bizlere yardımcı oldular . Zaten orada bize tanıştığımız iki yıl öncesinden itibaren bizleri hiç yanlız bırakmadı bizlere evinin kapısını açtı . El birliğiyle dokuz kişi araba yüklenilerek yola hazır hale getirildi. Kaptanımız Mehmet Çelikel'de çalıştığı için çok yoruldu. Yolda zorunlu bir saatlik uyku ihtiyacı için mola verdik ve 20 Agustos sabah saat 09.30 da Gelik_Ayiçine gelmiş olduk oradada gelen 3-4 arkadaşın yardımıyla arıları Murat Koşar'ın arılığı ve yan kısmına indirmiş olduk. Bu arada ben bir ay önce küçük bir operasyon gördüğüm için indirme, yükleme ve ağır işlerden arkadaşlarım beni muaf tutmuşlardı. Onlara bu vesileyle teşekkür ediyorum.
Lüleburgazda kaldığımız sürece bize sıcak ilgi ve yakınlıklarını esirgemeyen B.Karıştıran halkına ,esnafına, Belediye Başkanına ve özelliklede çocukları ve ailesiyle bizi bağırlarına basan Seyfettin Mutlu kardeşime sonsuz teşekkür ve şükranlarımı arzediyorum...

3 Ağustos 2011 Çarşamba

AYÇİÇEKTE BU SENE VERİM GÜZEL GERÇEKTENDE...KEŞKE FİYATLAR BİRAZ DAHA YÜKSEK OLSA...

Temmuzun 20 sinde florası tamamen yanan Gerede'den ayrılarak arılarımızı
Trakyada Lüleburgaz'ın Büyükkarıştıran beldesinde şişe cam fabrikasının arka kısmına düşen ayçiçeklik alana getirdik. Buraya gelmeden bir gün önce ben yeğenimin Trabzondaki düğününe katıldığımdan arıları birlikte arıcılık yaptığımız Murat Koşar ve benim halamın oğlu Turgut
getirerek yerleştirmişlerdi Trabzondan
dönüşte 28 temmuzda bende trakyaya arıların yanına gittim. Kısa bir sürede doldurup sırlamaya geçen arıların sağımlarının yapılması gerekiyordu
30-31 temmuzda 2 gün süreyle Murat'ın arısının sağımını tamamladık 60 arı sağımı sonunda 54 teneke bal elde edildiğini gördük. Neredeyse bu bire bir tabirle bir verimdi. Üstelik daha çiçeğin yeni olması ve kademeli ekim yapıldığı için ikinci ve üçüncü sağımların da yapılabileceği kuvvetle muhtemel. Bu, bu yil genelde düşük bir bal verimi izlenmesi dolayısıyla süper bir verim demekti. Çünkü 1 ağustosta benim arılarda sağım işini gerçekleştirdik ve Muratın arılarının sağımı üzerinden 2 gün geçmesine rağmen tekrar kontrolümüzde muazzam bir bal stokunu üst katlarda yaptığını gözlemledik. Bu da daha güzel bir verimi tekraren alabileceğimizin habercisi olmuş oldu.






2 Ağustosta arılığımızın olduğu yerdeki bir ayçiçeklikte bir tetkik yaptım. Çok erken bir saat olmasına rağmen arılar bal toplama işlemine başlamışlardı bile.














Bir ayçiçek başağında o erken saatte 3 adet arının bal almakta olduğu görülmekte. Ve yine yakınen çiçeğe bakıldığında sabah çiğiyle balın alınmaya ne kadar hazır olduğu görülmekte.













Bal sağımında çadırın gölgesine konan bal tennekelerini 2 ağustosta almaya gelen şahsın arabasına Murat, Temel ve ismail elbirliğiyle taşıyıp yüklediler ve balın parasının biraz düşük olmasına rağmen teslimat esnasında anında paranın tamamının ödenmesi bu burukluğu biraz olsun unutturuyordu.










Bal tenekelerinin tesliminden sonra Murat'ın babası İsmet abi ile biz Zonguldak'a döndük tabiki daha önce olduğu gibi dönerken Sultan Mehmet Köprüsünde boğazı görüntüleyen birde resim çekmeyi ihmal etmedik. Boğazın derinliklerine bakarken galiba 10 gün içerisinde tekrar bir sağım yaparız ve buradan geçerkende tekrar bir resimleme yaparız diye de düşünüyordum...





Herkesin bolca bir ürün ve bolça alın terinin karşılığını bulmaları dileğiyle Anadolumuzun güzel ve insanlarının sıcakkanlı,samimi ve misafirperverliğinin segilendiği Lüleburgaz'ın Büyükkarıştıran Belediye başkanına,esnafına ve halkına minnet ve şükranlarımı sunuyorum...


26 Temmuz 2011 Salı

KESTANE BALI REKOLTESİ DÜŞÜK...GEREDE'DE ÇİÇEK ERKEN YANDIĞI İÇİN ORADA'DA VERİM DÜŞÜK...

Bu sene olumsuz hava şartları nedeniyle bölgemizde kestane balı rekoltesi beklenenden çok düşük çıktı. Batı karadeniz bölgemiz ilkbaharda sık sık yağış ve soğuk hava nedeniyle arıların gelişmesinde gereken ilerlemenin olmadığı görülmüştür. Daha sonra havanın bir nebze düzelmesi sonucu biraz ümitlendik ancak bir süre sonra arılar tam bal koyma aşamasında büyük yağmurlarla yıkanması sonucu beklenen bal malesef olmadı.

Kestane balından
daha fazla istifade edemiyeceğimizi anladığımız için arımızı Gerede'nin Yenicek köyüne getirdik.
Gerçektende soğuk ve yağışlı bir mevsim sonunda çok güzel bir flora oluştu. Arılar kısa zamanda petek örmenin yanında güzelde bal koymaya başladı. Fiğ, korunga, yabani yonca binbir çeşit çiçek ve daha sonrada geven'in çiçek açmasıyla güzel bir sezonun müjdesini almış olduk.









Öyleki arılar zengin oğul atmaya da başladı. Özet olarak haliyle güzel bir beklenti içerisine girdik. Zayıf arılar gelişti katlara bal konmaya başladı, daha sonra zonguldaktan bal sağımı sonunda buraya yeni olarak getirdiğimiz arılarda üst katlarına tekrar bal koymaya başladı işte bu sırada üç gün sisli ve çiğli bir havanın peşinden çok güneşli bir havanın yaşanması 10 gün zarfında floranın tamamen sararıp kurumasına neden oldu. Evet bu zaman zarfında arılar bir miktar bal koyup sırlamaya geçmişlerse de yine umulan ürün alınamadı ama yinede Allah bereket versin diyip verilen rızık'a şükürle buradanda toparlanıp başka yerlere gitmek gerektiğini düşündük. Çünkü arıların alt kısmı tamamen yavru, hatta bazılarının üst kısımlarındada oldukça yavrulu çerçeveler vardı. Arıların sağımını müteakip hazırlıklarımızı yapıp 21.07.2011 tarihi itibarıyla Lüleburgaz Büyükkarıştıran beldesine yerleşmiş olduk. Orada şu anlık ayçiçeği durumu iyi gözüküyor. Burayla ilgili yazımı bir sonraki blogda yazacağım . Yurdumuzun tüm arıcılarına bol kazançlı bir mevsim diliyorum...

8 Eylül 2010 Çarşamba

BLOG ARKADAŞLARIMIN VE TÜM İSLAM ALEMİNİN MUBAREK RAMAZAN-İ ŞERİF BAYRAMLARINI TEBRİK EDİYORUM...


Çocukluğumuzda bayram günleri en sevdiğimiz günlerdi. Nasıl sevilmezki uğradığımız evlerden şeker çıkolata almak, hatta bazanda şansımız yaver giderse tatlı ikramıyla karşılaşmak sevincin katmerlisini yaşatırdı.
Çocukluğumun geçtiği köyde bayram süresince çocuklar ev ziyareti ve yolda rastladıklarımızdan el öpmeyle aldığımız şeker, çıkolata ve paraları birbirimize göstererek birbirimize nisbetler yapardık. Bu arada amiyane tabirle aramızda biraz yırtık olan arkadaşlarımız her zaman karlı çıkarlardı ve nisbetlerinide bizi kızdırmakla gösterirlerdi. Çünkü çocukların arasında ben ve bazıları hep arkada mahcup ve sessiz utangaç halimizle verilen ve ikram edilene razı olanlardık. Az öncede birkaç çocuk dükkana geldi ve bayram harçlığı istediler. Haliyle gözümde canlanan o hatıralara karşılık onlara para verirken havalara zıplayıp hırçın olanları yukarıda söylediğim gibi kendini para almada garantiye alıyor ve abi bu az birazdaha nolur diyordu.
İşte bu güzel duygularla böyle güzel günleri ve bayramları bizleri Yaratan sağlık ve huzur içerisinde nice seneler daha bizlere göstermeyi ve yaşamayı nasip etsin. Tüm BLOG arkadaşlarımın ve İslam aleminin mubarek RAMAZAN-İ ŞERİF bayramlarını tebrik ediyorum...

10 Ağustos 2010 Salı

RAMAZAN-I ŞERİF AYINIZ MUBAREK OLSUN...NİCE NİCE RAMAZANLARA...

Mubarek Ramazan-ı şerif ayına tekrar kavuşmuş olduk. Bu gece ilk sahurumuza kalkacağız ve yarında ilk oruçlu günümüz olacak. 8 eylül çarşamba günüde inşallah bu senenin son oruç günü olacak. Çocukluğumu hatırlıyorumda 6-7 yaşlarında oruç tutmak için uyanır sofraya oturur yarınki günün orucunu bende tutmak istiyorum derdim.büyüklerimiz baş edemiyeceklerini anlayınca tamam oğlum tut ama sen daha küçüksün öğlede orucunu açarsın bir sonraki gün de yarım gün tuttuğunda bir gün oruç tutmuş olursun derlerdi. Çocuk aklı işte tamam der söyleneni yapardım. Tabiki normal yaşa eriştiğimizde gerçek manada oruç tutmanın hazzını yaşadık. Oruçlu iken insan kendisini çok rahat,huzurlu ve ibadetini yapmanın,Yaradana karşı kulluk görevini ifa etmenin zevkine varıyor.
Bu duygularla tüm arıcı kardeşlerimin,akrabalarımın,tüm yazışma arkadaşlarımın ve bütün vatandaşlarımızın Ramazan-ı Şeriflerini tebrik ediyor daha nice nice Ramazanlara diyorum...

ARILIĞIMIZIN BUNDAN SONRAKİ DEVAMLI KIŞLATMA YERİ KİLİMLİ-KARADON MAÇKA SOKAK ÜSTÜ ORMANLIK ALAN YAKININDA OLUŞTURULDU...

Daha önce Kozlu merkezde kışlatmada kullanılan arılığımız yeniden Kilimli_Karadon bölgesinde ormanlık alan yakınında oluşturuldu. Şimdilik 100 adet kovan yerleştirilecek şekilde hazırlandı. Hazırlanan kısma ilaveten 100 adet kovan arı ve bir o kadarda ana üretim kovanı konulacak şekilde oluşturulmaya devam ediliyor.

Halama ait arazi içerisinde oluşturulan arılıkta hala oğlu Turgut oldukça yorularak arazide teraslama şeklinde kademeli yükseltilerek konuşlandırılacak kovanların konulacağı setleri oluşturdu. Daha sonra kovanların üzerlerine yerleştirileceği pirketler konuldu. Pirketlerin üzerlerine konacak kovanlar yerden yükseltildiği için rutubetten asgarı kurtulmuş olacak.




Ayrıca tamamen polen kapanlı olan kovanlarda polen alınması çalışmalarında çok rahat bir ortam hazırlanmış oldu. Bu arada hemen arılığa kadar arabanın yaklaştırılarak arıların başka bir yere nakli veya başka bir yerden arılığa dönüşte büyük kolaylık sağlanmış oldu. Hali hazır tamamlanan yüz adet kovan arılık yerin hemen bitişiğinde 100 adet ana kovan ve 100 adette ana üretim kovanların konulacağı alanda çalışmalar yapılmakta. Arıların kışlatılmasında insanın kendisine ait olan bir arazisi olmadığı sürece arıcılık çalışmaları zor olmaktaydı. Ama şimdiden itibaren bu sıkıntıdan kurtulmuş olduk. Arıları hazırlanan bu yere yerleştirdik.Daha fazla üretim yapabileceğimiz kolonilerin oluşturulması ve Aile bütçemize ve Milli ekonomiye daha fazla katkıyı sağlıyacak çalışmalarımıza daha bir şevkle devam edeceğiz.

9 Ağustos 2010 Pazartesi

ŞU SIRADA ARILARIMIZA AZIMSANMIYACAK ZARARI VEREN İKİ HAYVAN...


Arılarımıza zarar veren çokça
hastalık ve zararlılar oldukça fazla olmasına
rağmen kışa girmeden arılarımızı kovanın önünde yiyerek bitiren Kirpi ve Eşek arısı aşırı zararları özellikle dikkat çekmektedir.
Zaten havaların sıcak olması dolayısıyla geceyi kovanın ön kısmında sakal yaparak geçirmekte olan arılara en büyük zararı Kirpiler vermektedir.Gece kovanın önüne gelip oturuyor ve hortum gibi ağzıyla arıları midesine indiriyor. Arı külliyetinin çok hızlı bir şekilde tükenmesine sebep olan Kirpi'ler için uyanık olmamız gerekmektedir. Geceleri mutlaka uykumuzu bölüp arılarımızın önlerinde gezinmeliyiz. Kirpiye rastladığımızta onu hemen bir kaba koyarak arılığımızdan çok uzak yerlere götürüp bırakmalıyız. Gerçi bazılarımız o anlık arılarımıza verdiği zararın kızgınlığıyla hemen Kirpiyi öldürmeyi düşünürüz ama öyle düşünmemeli. O da bizler gibi can taşıyor. Yapmamız gereken sadece arı kolonilerinden uzakta bir yere götürmek olmalıdır.



Yine arılarımıza çokça zarar veren iri eşek arıları vardır ki bunlar balı toplayarak kovanına gelen bal arısını hemen kovan girişinde yakalıyarak kendi kovanına getirir bal dolu kursağını yerler. Bunu öyle çokça yaparlarki arılarda kovana girecek olan günlük bala mani oldukları gibi kovandaki tarlacı arısının kısa zamanda eksilmesine sebep olurlar. Bununla mücadele yolları oldukça fazladır. Kendi arılığımızda elimize bir sinek öldurmeye yarıyan veya ona benzeyen aletle bekleyerek gördüğümüz eşek arılarını öldürmeye çalışırız. Ama en güzeli arılığımızda kursağı bal dolu arıyı kaptığı andan itibaren yuvasına gidene kadar arıyı takip ederek veya aramak suretiyle yuvalarına rastladığımızda çeşitli böcek öldürücü ilaçlarla yuvaları söndürülür. Eğer eşek arısı yerde veya ulaşması kolay yerdeki ağaç kovuğunda yuvalanmışsa arıların girip çıktıkları deliğe bir avuç toz insektisit atarak kısa zamanda arıların ayaklarına bulaşan ilacın yuvaya intikaliyle sönmesini sağlarız. Eğer zor yerlerde ve giriş deliği olmayan durumlarda sıvı insektisit veya sinek öldürücü sprey kullanarak yuvayı söndürürüz. Ayrıca bir karton üzerine bir balık koyarak üzerine ve etrafına fare yapıştırıcısı bulayarak arılığımızda birkaç yere bırakırız ve bal arılarının gelmediği ama Eşek arılarının zevkle geldiği bu yemde yapıştırıcıya yakalanmalarını temin ederiz. Buna benzer bazı yöntemler de vardır ama genelde tatbik edilen bu yöntemler eşek arılarının zararlarına çare olmaya yetmektedir.

4 Ağustos 2010 Çarşamba

GEREDE-KAZANLAR KÖYÜNDE ARICILIK ÇALIŞMALARIM VE HASAT DEĞERLENDİRMESİ...

Mayısın 25 inde Gerede Kazanlar köy'e ait mezarlık arkası ismiyle ifade edilen ve köy muhtarlığı ve İlçe Tarım Müdürlüğünün uygun görmesiyle arılarımızla konuşlandık. Henüz Geredenin mevsimi tam olarak gelmemişti ama yinede bitki örtüsünün geleceğe dönük iyi bir mevsim yaşatacağı izlenimini verdiğini söyleyebilirim.
İlk etapta çevrenin bin bir çiçeğe gebe olduğu belli olmakla ağırlıklı olarak fiğ bitkisinin gösterişli bir şekilde geldiği görülüyordu. Arıcı arkadaşım İsmet abiydi kafadengi yılların arıcılık bilgi birikimi ile birbirimize yardımlaşmayla çok faydalı olacağımız muhakkaktı. İsmet abinin tek olumsuz yönü kulaklarının biri %25 diğeride sıfır işitme yeteneğine sahipti ama yinede o haliyle 3 Ağustos gününe kadar bazan biraz sesli ve bazanda işaretleşerek Gerededeki arıcılık çalışmamızı tamamladık ve gece saat 4.30 da zonguldaktaki arılıklarımıza arılarımızı intikal ettirmiş olduk.


Orada bulunduğumuz süre içerisinde ben çadır ve arabamı kullanarak yaylada arıcılık çalışmalarımı sürdürdüm. Gündüz arabanın içerisindeki yatağımı çadırın içerisine aldım ve Gerede pazarı,gazete alma ihtiyacımızı ve hatta arada Gerede şehrini gezmeye arabayla gidiyorduk. İşte onun için gündüzleri yatak ve eşyalarımı çadırın içerisine koyuyordum .
Bazan yağmur yağdığında yağmurun sesinin çadırdan dinlenmesi anlatılmaz hoş oluyordu ve hatta insana tatlı bir uyku rehavetide çöküyordu.



Akşam üstüde arabayı çadırın önüne çekiyor, koltuklarını yatırıp içerisine kalıp şeklinde tıpatıp yerleşen sünger yatağı aktararak hazırlıyordum.
Çadır ve arabayı tercih etmem çevrede kanamalı kırım kongo virisi tağıyan kenenin olmasından ileri geliyordu. Tedbir olarakta çorabımızı devamlı pantolon paçalarımızın üzerine çekiyor ve çizme kullanıyorduk.




Bir akşam karanlık bastırmıştı İsmet abinin bana seslsndiğini ve eliyle yerde bişey gösterdiğini gördüm. Yaklaştığımda bunun kocaman bir kirpi olduğunu farkettim. Kirpi gördüm çok ama bu kadar büyüğünü görmemiştim. Günlerden cumaydı ve yarın Geredeye pazar alışverişine gidecektik bu kirpiyide arılığımızdan uzak bir yere bırakırız düşündük. Çünkü arılıklar için son derece zararlı olan bir hayvandır Kirpi. Arı kovanının önünde oturup arıları yemeye devam eder ve azımsanmayacak zararlara sebep olur.Nitekim sabah geredeye hemen girişte Traktörünü yol kenarına çekmiş zaman zaman mısır aldığımız güleç yüzlü gencin yanında durduk. Torbanın içerisine koyduğumuz kirpiyi İsmet abi oana uzattı ve oda temiz gülmesiyle bu ne abi dedi. İsmet abide sana hediye dedi ve genç torbaya bakmasıyla yol kenarındaki derinliğe anammmm diyerek sallaması bir oldu. Bizde bu şaka sonucu kirpiyi arılığımızda oldukça uzaklaştırmış olduk.



Arıların zamanla kontrol ve çerçeve ilavelerini yaparken birde aldığımız ana arı üretim kovanlarını faaliyete geçirmeye başladık.Hemen iki gün içerisinde ana üretim kovanlarında arıların petek örüp bal doldurmalarını hayretle gördük.
Bu sezon itibariyle Karadonda oluşturduğumuz arılıkta ve yeni kolonimizle birlikte ana üretimimiz de devam edecektir.







Geredede kaldığımız zaman içerisinde yemek yapma sorumluluğunu İsmet abi üstlenmişti. Çok maharetli ve gerçektende aşçılara taş çıkartacak şekilde yemek yapma hünerine sahipti. Kilo verme uğraşım içerisinde geredede 2 kilo da almış oldum bu arada. Ama mademki döndük yinede aldığım kiloyu mutlaka vermeye çalışacağım.









İşte bal sağım dolayısıyla Zonguldaktan gelen İsmet abinin hanımı, oğlu Murat , akrabaları Abdi ve benim hala oğlu Turgut gelmişlerdi. Bu arada yemekleri tabiki İsmet abinin hanımı yaptı ellerine sağlık arı sağım süresi içerisinde dahada rahat etmiş olduk.










Sağım sırasında özellikle 2 ballıkla 3 kat üzerine olan arım sağım sonrası kovana bir türlü sığmadı. Kovanın bütün önü ve alt kısmına arılar taşmiş oldu.











Daha sonra içeriye sığmayan ve hırçınlık yaparak bizi sokmaya başlıyan arıya ikinci ballık katını koyarak hem onu sıkıntıdan kurtardım ve hemde kendimizi tabiki. Yoksa sağım çadırı, baraka veya etrafta bize zor anlar yaşatmaya devam edecekti.







İşte bal sağım çadırında Murat, Abdi ve halaoğlu Turgut ve tabiki resimlemeyi yapan ben sıcak sağım çadırında zor anlar geçiriyorduk. Ama alın teri dökmedenki kazanımlar hiç böyle tatlı olmadığı muhakkak. Ben dolan bal tenekelerini dışarıya taşıyarak istif ettim ama o günden sonrada kolladımda oluşan kas ağrılarını hali daha atlatamadım.



Şimdi özellikle geredede kaldığımız bu 70 gün sonunda söylemek istediğim bişeyler var tabiki. Zor ve meşakkatli arıcılığımızda helal kazanımın verdiği huzuru anlatmak mümkün deyil. İyi bir hasat sonu ve bolca üretilen bal nedeniyle çok mutluyum. Orada kaldığımız süre içerisinde bizlere gerekli kolaylık ve yakınlıklarını esirgemeyen Kazanlar köyü Muhtarı Kemal Yılmaz'a heyetine ve tüm köy halkına. Zaman zaman orada durumumuzu gelip soran ve titizlikle bu durumu devam ettiren Jandarma Güvenlik görevlilerine , İlçe Tarım Müdürlüğü yetkililerine ve özelliklede Komşu köy eski Muhtarı Mehmet Emin Danış abimize çok ama çok teşekkür ediyorum. Bu arada orada kaldığımız süre içerisinde eksiğimiz olan, buraya yazmaya imtina ettiğim ama bu konuyu Kendi Birlik Başkanımız Selahattin GÜNEY'den talep edeceğimi söylüyor kendisine de buradan selam ve muhabbetlerimi bildiriyorum....