8 Eylül 2010 Çarşamba

BLOG ARKADAŞLARIMIN VE TÜM İSLAM ALEMİNİN MUBAREK RAMAZAN-İ ŞERİF BAYRAMLARINI TEBRİK EDİYORUM...


Çocukluğumuzda bayram günleri en sevdiğimiz günlerdi. Nasıl sevilmezki uğradığımız evlerden şeker çıkolata almak, hatta bazanda şansımız yaver giderse tatlı ikramıyla karşılaşmak sevincin katmerlisini yaşatırdı.
Çocukluğumun geçtiği köyde bayram süresince çocuklar ev ziyareti ve yolda rastladıklarımızdan el öpmeyle aldığımız şeker, çıkolata ve paraları birbirimize göstererek birbirimize nisbetler yapardık. Bu arada amiyane tabirle aramızda biraz yırtık olan arkadaşlarımız her zaman karlı çıkarlardı ve nisbetlerinide bizi kızdırmakla gösterirlerdi. Çünkü çocukların arasında ben ve bazıları hep arkada mahcup ve sessiz utangaç halimizle verilen ve ikram edilene razı olanlardık. Az öncede birkaç çocuk dükkana geldi ve bayram harçlığı istediler. Haliyle gözümde canlanan o hatıralara karşılık onlara para verirken havalara zıplayıp hırçın olanları yukarıda söylediğim gibi kendini para almada garantiye alıyor ve abi bu az birazdaha nolur diyordu.
İşte bu güzel duygularla böyle güzel günleri ve bayramları bizleri Yaratan sağlık ve huzur içerisinde nice seneler daha bizlere göstermeyi ve yaşamayı nasip etsin. Tüm BLOG arkadaşlarımın ve İslam aleminin mubarek RAMAZAN-İ ŞERİF bayramlarını tebrik ediyorum...

10 Ağustos 2010 Salı

RAMAZAN-I ŞERİF AYINIZ MUBAREK OLSUN...NİCE NİCE RAMAZANLARA...

Mubarek Ramazan-ı şerif ayına tekrar kavuşmuş olduk. Bu gece ilk sahurumuza kalkacağız ve yarında ilk oruçlu günümüz olacak. 8 eylül çarşamba günüde inşallah bu senenin son oruç günü olacak. Çocukluğumu hatırlıyorumda 6-7 yaşlarında oruç tutmak için uyanır sofraya oturur yarınki günün orucunu bende tutmak istiyorum derdim.büyüklerimiz baş edemiyeceklerini anlayınca tamam oğlum tut ama sen daha küçüksün öğlede orucunu açarsın bir sonraki gün de yarım gün tuttuğunda bir gün oruç tutmuş olursun derlerdi. Çocuk aklı işte tamam der söyleneni yapardım. Tabiki normal yaşa eriştiğimizde gerçek manada oruç tutmanın hazzını yaşadık. Oruçlu iken insan kendisini çok rahat,huzurlu ve ibadetini yapmanın,Yaradana karşı kulluk görevini ifa etmenin zevkine varıyor.
Bu duygularla tüm arıcı kardeşlerimin,akrabalarımın,tüm yazışma arkadaşlarımın ve bütün vatandaşlarımızın Ramazan-ı Şeriflerini tebrik ediyor daha nice nice Ramazanlara diyorum...

ARILIĞIMIZIN BUNDAN SONRAKİ DEVAMLI KIŞLATMA YERİ KİLİMLİ-KARADON MAÇKA SOKAK ÜSTÜ ORMANLIK ALAN YAKININDA OLUŞTURULDU...

Daha önce Kozlu merkezde kışlatmada kullanılan arılığımız yeniden Kilimli_Karadon bölgesinde ormanlık alan yakınında oluşturuldu. Şimdilik 100 adet kovan yerleştirilecek şekilde hazırlandı. Hazırlanan kısma ilaveten 100 adet kovan arı ve bir o kadarda ana üretim kovanı konulacak şekilde oluşturulmaya devam ediliyor.

Halama ait arazi içerisinde oluşturulan arılıkta hala oğlu Turgut oldukça yorularak arazide teraslama şeklinde kademeli yükseltilerek konuşlandırılacak kovanların konulacağı setleri oluşturdu. Daha sonra kovanların üzerlerine yerleştirileceği pirketler konuldu. Pirketlerin üzerlerine konacak kovanlar yerden yükseltildiği için rutubetten asgarı kurtulmuş olacak.




Ayrıca tamamen polen kapanlı olan kovanlarda polen alınması çalışmalarında çok rahat bir ortam hazırlanmış oldu. Bu arada hemen arılığa kadar arabanın yaklaştırılarak arıların başka bir yere nakli veya başka bir yerden arılığa dönüşte büyük kolaylık sağlanmış oldu. Hali hazır tamamlanan yüz adet kovan arılık yerin hemen bitişiğinde 100 adet ana kovan ve 100 adette ana üretim kovanların konulacağı alanda çalışmalar yapılmakta. Arıların kışlatılmasında insanın kendisine ait olan bir arazisi olmadığı sürece arıcılık çalışmaları zor olmaktaydı. Ama şimdiden itibaren bu sıkıntıdan kurtulmuş olduk. Arıları hazırlanan bu yere yerleştirdik.Daha fazla üretim yapabileceğimiz kolonilerin oluşturulması ve Aile bütçemize ve Milli ekonomiye daha fazla katkıyı sağlıyacak çalışmalarımıza daha bir şevkle devam edeceğiz.

9 Ağustos 2010 Pazartesi

ŞU SIRADA ARILARIMIZA AZIMSANMIYACAK ZARARI VEREN İKİ HAYVAN...


Arılarımıza zarar veren çokça
hastalık ve zararlılar oldukça fazla olmasına
rağmen kışa girmeden arılarımızı kovanın önünde yiyerek bitiren Kirpi ve Eşek arısı aşırı zararları özellikle dikkat çekmektedir.
Zaten havaların sıcak olması dolayısıyla geceyi kovanın ön kısmında sakal yaparak geçirmekte olan arılara en büyük zararı Kirpiler vermektedir.Gece kovanın önüne gelip oturuyor ve hortum gibi ağzıyla arıları midesine indiriyor. Arı külliyetinin çok hızlı bir şekilde tükenmesine sebep olan Kirpi'ler için uyanık olmamız gerekmektedir. Geceleri mutlaka uykumuzu bölüp arılarımızın önlerinde gezinmeliyiz. Kirpiye rastladığımızta onu hemen bir kaba koyarak arılığımızdan çok uzak yerlere götürüp bırakmalıyız. Gerçi bazılarımız o anlık arılarımıza verdiği zararın kızgınlığıyla hemen Kirpiyi öldürmeyi düşünürüz ama öyle düşünmemeli. O da bizler gibi can taşıyor. Yapmamız gereken sadece arı kolonilerinden uzakta bir yere götürmek olmalıdır.



Yine arılarımıza çokça zarar veren iri eşek arıları vardır ki bunlar balı toplayarak kovanına gelen bal arısını hemen kovan girişinde yakalıyarak kendi kovanına getirir bal dolu kursağını yerler. Bunu öyle çokça yaparlarki arılarda kovana girecek olan günlük bala mani oldukları gibi kovandaki tarlacı arısının kısa zamanda eksilmesine sebep olurlar. Bununla mücadele yolları oldukça fazladır. Kendi arılığımızda elimize bir sinek öldurmeye yarıyan veya ona benzeyen aletle bekleyerek gördüğümüz eşek arılarını öldürmeye çalışırız. Ama en güzeli arılığımızda kursağı bal dolu arıyı kaptığı andan itibaren yuvasına gidene kadar arıyı takip ederek veya aramak suretiyle yuvalarına rastladığımızda çeşitli böcek öldürücü ilaçlarla yuvaları söndürülür. Eğer eşek arısı yerde veya ulaşması kolay yerdeki ağaç kovuğunda yuvalanmışsa arıların girip çıktıkları deliğe bir avuç toz insektisit atarak kısa zamanda arıların ayaklarına bulaşan ilacın yuvaya intikaliyle sönmesini sağlarız. Eğer zor yerlerde ve giriş deliği olmayan durumlarda sıvı insektisit veya sinek öldürücü sprey kullanarak yuvayı söndürürüz. Ayrıca bir karton üzerine bir balık koyarak üzerine ve etrafına fare yapıştırıcısı bulayarak arılığımızda birkaç yere bırakırız ve bal arılarının gelmediği ama Eşek arılarının zevkle geldiği bu yemde yapıştırıcıya yakalanmalarını temin ederiz. Buna benzer bazı yöntemler de vardır ama genelde tatbik edilen bu yöntemler eşek arılarının zararlarına çare olmaya yetmektedir.

4 Ağustos 2010 Çarşamba

GEREDE-KAZANLAR KÖYÜNDE ARICILIK ÇALIŞMALARIM VE HASAT DEĞERLENDİRMESİ...

Mayısın 25 inde Gerede Kazanlar köy'e ait mezarlık arkası ismiyle ifade edilen ve köy muhtarlığı ve İlçe Tarım Müdürlüğünün uygun görmesiyle arılarımızla konuşlandık. Henüz Geredenin mevsimi tam olarak gelmemişti ama yinede bitki örtüsünün geleceğe dönük iyi bir mevsim yaşatacağı izlenimini verdiğini söyleyebilirim.
İlk etapta çevrenin bin bir çiçeğe gebe olduğu belli olmakla ağırlıklı olarak fiğ bitkisinin gösterişli bir şekilde geldiği görülüyordu. Arıcı arkadaşım İsmet abiydi kafadengi yılların arıcılık bilgi birikimi ile birbirimize yardımlaşmayla çok faydalı olacağımız muhakkaktı. İsmet abinin tek olumsuz yönü kulaklarının biri %25 diğeride sıfır işitme yeteneğine sahipti ama yinede o haliyle 3 Ağustos gününe kadar bazan biraz sesli ve bazanda işaretleşerek Gerededeki arıcılık çalışmamızı tamamladık ve gece saat 4.30 da zonguldaktaki arılıklarımıza arılarımızı intikal ettirmiş olduk.


Orada bulunduğumuz süre içerisinde ben çadır ve arabamı kullanarak yaylada arıcılık çalışmalarımı sürdürdüm. Gündüz arabanın içerisindeki yatağımı çadırın içerisine aldım ve Gerede pazarı,gazete alma ihtiyacımızı ve hatta arada Gerede şehrini gezmeye arabayla gidiyorduk. İşte onun için gündüzleri yatak ve eşyalarımı çadırın içerisine koyuyordum .
Bazan yağmur yağdığında yağmurun sesinin çadırdan dinlenmesi anlatılmaz hoş oluyordu ve hatta insana tatlı bir uyku rehavetide çöküyordu.



Akşam üstüde arabayı çadırın önüne çekiyor, koltuklarını yatırıp içerisine kalıp şeklinde tıpatıp yerleşen sünger yatağı aktararak hazırlıyordum.
Çadır ve arabayı tercih etmem çevrede kanamalı kırım kongo virisi tağıyan kenenin olmasından ileri geliyordu. Tedbir olarakta çorabımızı devamlı pantolon paçalarımızın üzerine çekiyor ve çizme kullanıyorduk.




Bir akşam karanlık bastırmıştı İsmet abinin bana seslsndiğini ve eliyle yerde bişey gösterdiğini gördüm. Yaklaştığımda bunun kocaman bir kirpi olduğunu farkettim. Kirpi gördüm çok ama bu kadar büyüğünü görmemiştim. Günlerden cumaydı ve yarın Geredeye pazar alışverişine gidecektik bu kirpiyide arılığımızdan uzak bir yere bırakırız düşündük. Çünkü arılıklar için son derece zararlı olan bir hayvandır Kirpi. Arı kovanının önünde oturup arıları yemeye devam eder ve azımsanmayacak zararlara sebep olur.Nitekim sabah geredeye hemen girişte Traktörünü yol kenarına çekmiş zaman zaman mısır aldığımız güleç yüzlü gencin yanında durduk. Torbanın içerisine koyduğumuz kirpiyi İsmet abi oana uzattı ve oda temiz gülmesiyle bu ne abi dedi. İsmet abide sana hediye dedi ve genç torbaya bakmasıyla yol kenarındaki derinliğe anammmm diyerek sallaması bir oldu. Bizde bu şaka sonucu kirpiyi arılığımızda oldukça uzaklaştırmış olduk.



Arıların zamanla kontrol ve çerçeve ilavelerini yaparken birde aldığımız ana arı üretim kovanlarını faaliyete geçirmeye başladık.Hemen iki gün içerisinde ana üretim kovanlarında arıların petek örüp bal doldurmalarını hayretle gördük.
Bu sezon itibariyle Karadonda oluşturduğumuz arılıkta ve yeni kolonimizle birlikte ana üretimimiz de devam edecektir.







Geredede kaldığımız zaman içerisinde yemek yapma sorumluluğunu İsmet abi üstlenmişti. Çok maharetli ve gerçektende aşçılara taş çıkartacak şekilde yemek yapma hünerine sahipti. Kilo verme uğraşım içerisinde geredede 2 kilo da almış oldum bu arada. Ama mademki döndük yinede aldığım kiloyu mutlaka vermeye çalışacağım.









İşte bal sağım dolayısıyla Zonguldaktan gelen İsmet abinin hanımı, oğlu Murat , akrabaları Abdi ve benim hala oğlu Turgut gelmişlerdi. Bu arada yemekleri tabiki İsmet abinin hanımı yaptı ellerine sağlık arı sağım süresi içerisinde dahada rahat etmiş olduk.










Sağım sırasında özellikle 2 ballıkla 3 kat üzerine olan arım sağım sonrası kovana bir türlü sığmadı. Kovanın bütün önü ve alt kısmına arılar taşmiş oldu.











Daha sonra içeriye sığmayan ve hırçınlık yaparak bizi sokmaya başlıyan arıya ikinci ballık katını koyarak hem onu sıkıntıdan kurtardım ve hemde kendimizi tabiki. Yoksa sağım çadırı, baraka veya etrafta bize zor anlar yaşatmaya devam edecekti.







İşte bal sağım çadırında Murat, Abdi ve halaoğlu Turgut ve tabiki resimlemeyi yapan ben sıcak sağım çadırında zor anlar geçiriyorduk. Ama alın teri dökmedenki kazanımlar hiç böyle tatlı olmadığı muhakkak. Ben dolan bal tenekelerini dışarıya taşıyarak istif ettim ama o günden sonrada kolladımda oluşan kas ağrılarını hali daha atlatamadım.



Şimdi özellikle geredede kaldığımız bu 70 gün sonunda söylemek istediğim bişeyler var tabiki. Zor ve meşakkatli arıcılığımızda helal kazanımın verdiği huzuru anlatmak mümkün deyil. İyi bir hasat sonu ve bolca üretilen bal nedeniyle çok mutluyum. Orada kaldığımız süre içerisinde bizlere gerekli kolaylık ve yakınlıklarını esirgemeyen Kazanlar köyü Muhtarı Kemal Yılmaz'a heyetine ve tüm köy halkına. Zaman zaman orada durumumuzu gelip soran ve titizlikle bu durumu devam ettiren Jandarma Güvenlik görevlilerine , İlçe Tarım Müdürlüğü yetkililerine ve özelliklede Komşu köy eski Muhtarı Mehmet Emin Danış abimize çok ama çok teşekkür ediyorum. Bu arada orada kaldığımız süre içerisinde eksiğimiz olan, buraya yazmaya imtina ettiğim ama bu konuyu Kendi Birlik Başkanımız Selahattin GÜNEY'den talep edeceğimi söylüyor kendisine de buradan selam ve muhabbetlerimi bildiriyorum....

20 Mayıs 2010 Perşembe

BU SENE TERASTA ÇİLEK YETİŞTİRMEK DAHA ZEVKLİYMİŞ...





Geçen yıl terasta yetiştirdiğim bodur elmalarım
daha gösterişliydi. Bu sene çileğe merak saldım.
Gerçektende tamamen organik olarak yetiştirdiğim çilekler çok gösterişli ve çok verimli.





Çilek yetiştirmek merakım isabet
oldu gerçektende öyle deyilmi?













Limon ağacındaki beyazımsı
pembemsi çiçeklerin güzelliğine bakın....














Ya şu İznikten
getirttiğim beyaz üzün fidanının verdiği
bir salkım meyveye ne demeli.












Ya şu erikteki yeşillik ve mayhoşluğa
bakarmısınız.










Güller, güller her zaman kendi güzelliklerini sergilemeyi bütün çiçeklere nazaran daha iyi başarabilmişlerdir. Bu sene arılarla fazla ilgilenmem dolayısıyla terastaki güzellikleri ihmal ettiğimin de farkındayım....



4 Mayıs 2010 Salı

TRAKYA_BÜYÜKKARIŞTIRAN'A İKİNCİ ZİYARETİMİZ...






Kestane balına geliştirmek üzere Lüleburgaz'ın Büyükkarıştıran Beldesine getirdiğimiz arılarımızın ne durumda olduklarını görmek için tekrar Büyükkarıştıran'a gelmiş olduk. Kanola bitkisini birazdaha büyümüş ve rüzgarın sert esmesi sonucundan olacakki çiçeklerinin birkısmını dökmüş vaziyette gördük.
Görünüş o ki bir hafta veya on gün içerisinde kanolanın sona ereceği bir gerçek olarak görülmekte. Gediğimizin ertesi günü yine
Belediye bünyesinde görev yapan Çiftçi Mallarını Koruma Başkanlığına uğradık ve bize her zamanki gibi destek ve güler yüzlülüğünü esirgemeyen Katip Korucu Mehmet Langer' kardeşimize misafir olduk çay ikramını aldıktan sonra sohbetimizi müteakip izin isteyerek yanından ayrıldık.




Öğle yemeği için manavdan, marketten sebze ve gıda türü ihtiyaçlarımızı karşıladık arılığımıza döndük. O da ne ? arılığımızda bir süpriz bizi bekliyordu. Murat'ın arılarından biri oğul vermişti. Orta büyüklükte bir arıydı . Murat arıyı Kaptanımız Muhtar mehmet beyin almasını istedi. Bizde oğulu onun için kovana aldık. 6 çitayı kaplamış bir oğul olduğunu gördük. İyi bir bakımla kestaneye yetişebileceğini umuyoruz.
Kanola civarında başka büyük ağaç olmadığı için çıkan oğullar dere kenarında büyük boy otlara konuyorlar.Tabiki oradan alınmalarıda oldukça kolay oluyor. Şöyleki bizim karadenizde büyük bir kavağın doruğuna oğulun konduğunu düşünün vede nasıl alınabileceğini de.







Aldığımız oğulun daha yakın görüntülenmiş bir
resmi.















Dönüş günü ilk Trakyaya geldiğimiz gün yağmurlu bir gündü. Önceki yazdığım blogda da belli zaten. Bugün aksine öyle güzel bir günkü köprüden geçerken oldukça fazla resim çekmeyi düşünüyordum . Öylede oldu zaten.














Boğazdan,Fatih Sultan Mehmet köprüsünden aldığım resimler gerçektende güzel deyilmi. Boğaz istanbulun incisi, İstanbul da dünyanın incisi inanın.
Bunu dünyanın gözünün iyi veya kötü niyetle ülkemiz ve özelliklede İstanbulumuzun üzerinde olması söylediğimin kanıtıdır diye düşünüyorum...

28 Nisan 2010 Çarşamba

ZONGULDAK İLİ ARI YETİŞTİRİCİLERİ BİRLİĞİNİN ÜÇÜNCÜ OLAĞAN KONGRESİ YAPILDI...

Zonguldak İli Arı Yetiştiricileri Birliğinin üçüncü olağan kongresi 25 Nisan 2010 pazar günü yapıldı. Birlik Genel Başkanımız sayın Bahri YILMAZ'ın da onurlandırdığı Genel Kurul'da oluşturulan Divan Kurulunda bende bulundum. Bir önceki hafta 103 kişinin iştirak ettiği, ancak çoğunluğun sağlanamadığı Genel kurul, bu haftada arıcılık işlerinin yoğun olduğu, hatta diğer zirai faaliyetlerin hat safhada olduğundan olacakki 88 kişiyle yapılmış oldu..



Dünyada doğal olarak en güzel yerlerde yaşamamızı ve arıcılık yapmamızı bize bahşeden Yaradanımıza kulluk vazifemizi de yapamadığımız,iştirakın azlığıyla Genel Kurulumuza gerekli önemi vermediğimizden açıkça anlaşılmaktadır. Bilim adamlarınca detayılı analizler sonucu antioksidan ve antibiyotik içeriğiyle tüm yöre ballarına göre ihtivası dudak uçuklatan kestane balını üretme şansının da bize bahşedilmiş olması duyarsızlığımızla bizi bir kere daha üzmeli ve incitmeli bence. Zonguldak İli arıcılarının lütfen kendilerini davalarına daha bir titiz duyarlı olmalarını istiyorum. Arı kovanı sayısı bizden çok daha geride olan illerin Birlik asıl üyelerinin sayılarından birşeyler çıkartmamız gerekmektedir. Zonguldal İli Arı Yetiştiricileri Birlik genel kurulunda önemli kararların alındığı düşünülerek özellikle çok önemsenmesi gerekmektedir.


Söz sırası gelip Genel Kurula hitabeden Zonguldak İli Arı Yetiştiricileri Birlik Başkanımız Selahattin Güney her zamanki mütevaziliğiyle bu güne kadar elinden geldiğince, (söylemek isterimki 2 dönemdir hiçbir huzur hakkı talebinde bulunmadan ve almadan) Yaptıklarını ve eğer görev verildiğinde de yapacaklarını maddeler halinde sıraladı.
Bu dönem de Birlik faaliyetlerinin herzamankinden daha fevkinde olacağına inanıyorum. Umulurki bizim için çok önemli olduğuna inandığım Marka balımızın işleneceği dolum tesisinin bu dönemde kurulması gerçekleşir. Bu manada değerli Başkanım Selahattin Güney ve ekibinin gerekenleri yapacaklarına inanmaktayım. Ayrıca Üyelerimize arıcılıkta ihtiyaç hissedilen bazı girdilerin ekonomik olarak temin edilmeleride, düşük faizli kredi kullanımlarının sağlanmasında güzel çalışmalar yapılacağına inanmaktayım.
Değerli Başkanımın ve ekibinin Birliğinin kurulduğu ilk günkündeki şevkiyle hizmetlerine devam edeceklerini, gerçektende imkansızlıklar sonucu yapamadıklarını yapıp, İl Birliğimizi hakettiği yere getireceklerine gönülden inandığımı söylemek isterim.
Genel Kurulda seçimlere geçildiğinde tek liste olarak aday olan Selahattin Güney ve ekibi katılan 88 kişinin oylarının tamamını alarak oybirliğiyle üçüncü dönem Yönetim görevini üstlenmiş oldular. Kendilerine bu görevde kolaylık ve başarılar diliyorum.



Genel Kurulun sona ermesini müteakip Birlik Genel Başkanımı Bahri YILMAZ, eşleri ve misafirlerle birlikte Öküşnede bir öğle yemeği yenildi.






Üçüncü dönem Genel Kurul'un öncelikle bölge arıcımıza, yurdumuz arıcılığına ve tüm dünya arıcılığına hayırlı olmasını diliyor. Genel Kurula katılıp bizleri onurlandıran Birlik Genel Başkanımız sayın Bahri YILMAZ'a , Divan görevlilerine, Görev alan arkadaşlarımıza,Hükümet temsilcilerine, katılan tüm birlik üyelerimize ve misafirlere teşekkürlerimi sunuyorum.

19 Nisan 2010 Pazartesi

BU YIL KANOLAYA ARIYI GETİRME DÜŞÜNCESİYLE YER BELİRLEMEMİZ VE LÜLEBURGAZDA ARICILIK SERÜVENİMİZ...

31 mart 2010 günü İsmail Kocaadam'a ait vasıtayla
Lüleburgaz Büyükkarıştıran Beldesine giderekarılarımızı kanolaya getireceğimiz yeri belirleme çalışmalarında bulunduk.





Boğaz köprüsünden bir görünüş.







Öğleye yakın bir saatte İstanbul boğaz köprüsünden geçtik. Yağmurlu ve sisli bir hava vardı. Oysaki Boğaz köprüsünden geçişimizi resimlemeyi düşünüyordum. Evet herne kadar net olmasada resim aldım.
Daha sonra Büyükkarıştırana ulaştık. Önce yer belirlememiz gerekiyordu bunun içinde Belediye bünyesinde Çiftçi Mallarını Koruma birimine uğradık. Zonguldakta olmayan fakat orada gerçektende güzel ve yararlı bir faaliyet gösteren bu birime hayran kaldım. Birimde koruma görevlisi olam Mehmet Langer bey özveriyle bize arı konaklama yerlerini gösterdi ve bizde arılarımızı koyacağımız yeri belirlemiş olduk.




Kanola tarlasında yer belirleme çalışması ve kanola çiçeği.




Nede olsa bu belirleme sırasında hem yorulduk ve hemde acıktık. Mehmet beye rica ederek biz yemek yiyeceğiz rica etsek arkadaşlarla bize katılırmısınız diye. kabul etmediler ama sonunda bizide kırmadılar ve birlikte nefis bir yemek yedik.Hem et yemekleri ve hemde ve özellikle masaya gelen manda yoğurduna bayılmamak elde deyildi inanın. Orada kaldığımız süre içerisinde zaman zaman bu lokantada yemek yemeyi kararlaştırdık.






Yemek yediğimiz lokanta hem temiz ve hemde yemekleri çok lezizdi.









Büyükkarıştıran Belediyesinin önünde ATATÜRK'ün heykeli ve veciz sözleri.





Arılarımızı Büyükkarıştırana getirdikten sonra oluşturulan evrakların önce Çiftçi Mallarını Koruma Birimine ve Lüleburgaz İlçe Tarım Müdürlüğüne getirip teslim etmemiz gerekiyordu







Lüleburgaz İlçe Tarım Müdürlüğü önündeki kiraz ağacı.




Çiftçi Mallarını Koruma Biriminde hazırlanan evrakları Lüleburgaz İlçe Tarım Müdürlüğüne getirdik. İlçe Tarım Müdürlüğünün önündeki kiraz ağacının güzelliği gözümden kaçmadı ve hemen resimleme yaptım.






Kiraz çiçeğinin yakın görünümü.




Daha sonra tekrar arılığımıza geldik ve arıların kanolada tahminedemediğim süper bir çalışma yaptıklarını gördüm.







Arılığımızın hemen yakınında içme suyunun olmasıda ayrıca bizim şansımız. Hem biz ve hemde arılarımızın istifadesine amade.








Çeşmenin olduğu yerden hem arkadaşım Murat'ın ve hemde uzak görüş alanında benim arılarım gözükmekte.





Bu çalışmalarımız sırasında bize gerekli yardım ve kolaylığı sağlıyan İlçe Tarım Müdürlüğüne, Büyükkarıştıran Çiftçi Mallarını Koruma Birimine ve Birimdeki arkadaşlara ama özellikle Mehmet Langer kardeşime sonsuz teşekkürler diyorum ve çalışmalarında başarılar diliyorum...

1 Mart 2010 Pazartesi

28 ŞUBAT PAZAR GÜNÜ YAPTIĞIMIZ ARILIK ZİYARETİ KAÇAMAĞI...

27 Şubat akşamı AHMET ERDOĞAN İlköğretim Müdürü ve değerli arkadaşım Mustafa ÇALIK ile pazar günü Akçakoca da arıcılık yapan bir arkadaşımızı ziyaret etmeyi kararlaştırdık ve Pazar günü sabah saat 8.30 itibariyle Kozluda buluşup Akçakocaya yollandık . giderken Çatak bölgemizde yine arıcı bir arkadaşımız olan Mustafa BATMAZ' da alarak yola devam ettik.




Akçakoca Tahirli köyünde arıcılık yapan İsmail KOCAADAM'a misafir olduk. Akçakocada çaylarımızı yudumladıktan sonra Tahirli köyüne gittik. Rüzgardan korunaklı ve hemen evlerine 30 metre mesafedeki arılığın yeri gerçektende isabetli seçilmiş.Çanak şeklide karşısı göz görebildiğince bir alan ballı baba çiçeğiyle bezenmiş şekilde gözükmekte.








Sadece ballıbaba çiçeği deyil,
erikler, kızılcıklar ve türlü nebadat çiçek açmış durumda . Yağmurlu olmasına rağmen ılık bir hava mevcut. Arılar fazla yoğun olmasa da çalışmalarına devam etmekteler.












Daha sonra evin bir bölümünü tamamen
arı malzemelerini koyup kullandığı kısma girdik. Orada bal tenekesinden bir miktar Kanola balı yedik. Ben ilk kez yediğim kanola balını inanın çok sevdim, kokulu ve çok lezzetli bir baldı. Bu arada İsmail KOCAADAMIN yaptırdığı arı kovanlarını ve çerçeve istifini gördük. Gerçektende çok güzel, hem itinalı istif yapılmış tertemiz,pırıl pırıl. Uyumsuz gözüken sadece İsmail kardeşimin elindekiydi.










Daha sonra hep birlikte Akçakoca
kalesini gezmeye gittik. Cenevizliler zamanından kalma kale oldukça bakımsız ve harap bir halde
olmasına rağmen yinede görülmeye değer.
Hemen deniz kenarında olan kalenin denizle yan yana oluşu, zamanı olanlar için hem kaleyi gezmek ve hemde piknik bahanesiyle görülmeye değer doğrusu.






Kalenin hemen ön kısmında Müdür arkadaşım Mustafa ÇALIK

Arıcı İsmail KOCAADAM ve Mustafa BATMAZ











Kalenin yukarı kısmından sahile doğru inildiğinde betonla yapılan merdivenler kullanılıyor ve yer yer oturup dinlenilecek piknik yapılacak masalar konulmuş vaziyette.









Kale içerisinde Cenevizliler tarafından yapılan su sarnıcı kalenin en çok dikkat çeken yerlerinde birisi.
Taban alanı yaklaşık 50 m2 derince yapılmış bir sarnıç.








Akçakocadan Zonguldağa dönerken, Alap_
lıyı biraz geçtikten sonra Zonguldak İli Arı Yetiştiricileri
Birlik Başkanı Selahattın GÜNEY'in telefonunu çevirdim
ve selam verip hal hatır sorduktan sonra nerelerdesiniz dedim. O da bana evdeyim , bilgisayara bişeyler geçiyorum
diye söyledi. Bende iyi kolay gelsin öyle bir selam vereyim dedim telefonu kapattım. Az sonra arkadaşlara şuradan Selahattin Başkanın evine dönelim dedim ve döndük. Evinin önüne arabayı parkettik ve bilgisayar odasında bilgisayar başında olduğunu gördük. Cama elimizi vurup ona süprizimizi yapmış olduk. Önce arılığa çıkalım dedik . Çıkarken yeni yeni karakovan tipleri geliştirdiğini gördük. Gerçi bu kara kovanlar fenni kovanlar gibi kontrol altına alınacak kovanlardı. İçerisine monte olunan çerçeve eninde kuşaklara izleme, yol gösterme petekleri takılıyor ve arılar devamını kendileri yapıyorlar.






Bu da bir öncekine benzer bir kovan ama yanyana çok parçanın montesinden deyilde, kütüğün
yukarıdan aşağıya ikiye bölünmesiyle içerisi boşaltılıp yapılan bir kovan.












Yine henüz bölgemizde nasıl bir sonuç vereceğini merak ettiğimiz APİMAYE kovanları yüzeyselde olsa bir göz gezdirdik. Bu arada 2 kovanı açıp arı durumunu bakmayı denedik iyice göremedik ama arının hareketinden kovan içerisinde yoğun bir arı varlığının olduğunu net anlamış olduk.







Arılıktan inip artık zonguldağa yollanalım diye plan yaparken Başkanım sıkıysa bir kahvemi içmeden gidin göreyim dedi. İşimiz var mutlaka gitmemiz gerek demisekte fayda etmedi. Sağolsun yenge hanımda o sırada kahveleri hazırlamıştı. Kahvelerimizi yudumlarken bu günün proğramını ve Alaplı ziyaretimizide Başkanımıza anlattık. Nihayet izin isteyip kalkmaya niyetlendiğimizde başkanım oradan bişeyler alıp bize yöneldiğini gördüm. Elinde Propolisli şekerlerden ve yine propolisli el kremlerinden hepimize ikram etti. O anda çocukluğumuzda bayramlarda büyüklerimizin elini öpüp ikramımızı aldıktan sonra avuçlarımıza tutuşturulan para çocukluğumuzda bizi nasıl sevidirir ve haz verirse sanki onun gibi bir şeyi yaşadım gibi hissettim kendimi. Çok teşekkür ediyorum değerli Başkanım. İyiki varsın. Mesleki çalışmalarla verdiğin katkılarına ilaveten yaşattığın bu güzellikler içinde ...