29 Ekim 2008 Çarşamba

CUMHURİYET BAYRAMINI BİZLERE ARMAĞAN EDEN ATATÜRKÜMÜZE ÇOK ŞEY BORÇLUYUZ...


Cumhuriyetimizin Kurucusu Ulu Önder Mustafa Kelamal ATATÜRK
85 yıl önce Cumhuriyetimizi kurarak bizlere emanet etmiştir. Cumhuriyetimizin kurulması da o günün şartlarında öyle kolay olmamıştır. Ancak çevre ülkelerin bazılarıyla kurulan ilişkilerde dün bu ilişkilere ihanettir diyenler, bugün bu birliktelik icraatını kendileri yapmaktadırlar.
















Malesef Ulu Önder, şu günlerde bizi yönetenler söylediklerinizin tamamen tersini yapmaktalar. Aynı Meclis çatısı altında bulunan bir gurup milletvekili bir etnik guruba ayaklanmayı önerip vatanımızın bölünmesi doğrultusunda çığlık atarken bizi yönetenler gerekeni yapmamakta ve yapamamaktadırlar. Bizi devlet olarak tanımamakta direnen ama kendileri mezalimi uygulamakla bu vatanımızı katliamla itham eden ermenistana Türkiyemiz güya jest yapmıştır. Olanları ve yapılanları anlamakta güçlük çekmekteyiz.


Ev ve işyerimizin önündeki meydanda kutlanan Cumhuriye Bayramımızda
küçücük ve genç çocuklarımızın şevk ve heyecanı içimdeki geleceğe ait ümitlerimi canlı tutmakta ve arttırmakta. İnşallah bizleri yöneten basiretsizlere senin gösterdiğin yolda yürümek ve
öğütlediklerini icra feraseti gelir diyorum.







Zonguldak-Kozlu meydanında Cumhuriyetimizin 85 inci kuruluş yildönümü ile ilgili görüntüler.
Vatanına bağlı, onu en az kendisi kadar seven, ecdadımızın her şartta savunduğu, bu topraklarda hainlerin barınamadığı bir TÜRKİYE olması dileğimle ,Vatanını seven herkesin CUMHURİYET BAYRAMINI içtenlikle kutluyorum...NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE...
NOT:Birinci ve ikinci plandaki ATATÜRK resimlerini BULGARİSTAN'dan göndererek CUMHURİYET BAYRAMIMI bir süpriz yaparak kutlayan çok değerli arkadaşım Seliha MEHMEDOVA' ya çok teşekkür ediyorum...

23 Ekim 2008 Perşembe

ANKARADA YEĞENİM MURAT YILMAZIN DÜĞÜNÜ VE TEK TORUNUM YAĞIZ ALP'LE 3 GÜNÜM...

17 ekim 2008 günü ankara Etlik düğün salonunda yeğenim Murat'ın düğününe gideceğiz .Ankara'ya gece geldim ve Tuncay beni terminalden alarak eve geldik. Yağız beni görünce ne nazlar yaptı bilmezsiniz. Sonra gece yatana kadar onunla çocuk oldum bende . Sabah biraz geç kalktım ve bir yürüyüş mahiyeti pazarı gezdik birkaç eksik alarak eve geldik. Akşam üzeri biraz bişeyler atıştırdık bu arada Yağızda yedikleri üzerine azda meyve yemesi için adeta yalvardık ama meyve yememek için ekşi erik gibi nasılda bize baktığını görüyorsunuz işte.















İşte düğüne gidiyoruz diyincede bizden önce hazırlanmayı başardı. Elvankent'ten trafik sıkışıklığı nedeniyle bir saatte Etlik düğün salonuna gelebildik.

Nihayet düğün salonundaydık.Hem Trabzondan gelenler ve hemde istanbuldan gelenler derken sohbetler derken arada gençler düğünün gereklerini yapıyordu zaten. Benim torun'um Yağızda herkesten geri kalmıyordu inanın. Bu arada Ankarada oğlunun yanında kalan amcam da bizimleydi onunla sohbete koyulduk.















Daha sonra düğün faslı sona erince yine İstanbula devam edecekler ve ankarada kalacaklar olarak vedalaştık. Ben biraz rahatsız olduğum için hafta sonu dolayısıyla torunumla ankarayı gezeriz düşüncesiyle orada kaldım.
18 ekim günü hemen kızım ve damadımın evlerinin yakınında olan İsmi Adalet parkı olan parka gittik. Orada pürneşe oynıyan koşturan Yağızı seyrettim. Daha sonra Tuncay en güzeli Harikalar Diyarı ismiyle tanınan parka gidelim dedi ve öyle karar verdik.













Ama Yağızı kaydığı , yürüdüğü bu park oyuncaklarından ayırmak kolay olmadı.














Karşısında oturan çocuk büyüktü dengeyi ben sağlamaya çalışıyordum.















İşte harikalar diyarı parki ve isminide hakeder görünümdeydi.

Gerçektende isminde olduğu gibi harika bir yerdi ben böyle bir parkın olduğunu bilmiyordun ve böyle güzel olacağınıda tahmin edemiyordum.




























Bu park'ın her yerini gezmek mümkün deyildi. Bunun için birkaç gün gerekebilirdi.Bizde kolayımıza geldiği gibi masal kahramanlarının,Türk kahramanlarının sergilendikleri köşeleri gezdik.Tarkan'ın,Boğaçhan'ın, Hacivat_Karagözün yanında, Kül kedisi, Caspir,Tommiks_Kanyakçı,Nasrettin hoça,Keloğlan ve daha niceleri.
Akşam üstü yorgun argın eve döndük. Bu gün Yağız'ı hep babası omuzlarında taşıdı. Biz yorulduğumuza göre o da yorulmuştur mutlaka. Amcamı sincanda oğlunun evine getirdik ve tekrar Elvankent'e döndük.

19.ekim günü yani döneceğim gün yine Yağızla hemen evlerinin kenarında,Elvankent'in hemen içerisinde İsminin ve görünümünün bende gönül yakınlığını seslendiren BAHÇELİ PARKI'nda biraz zaman geçirdik. Küçük ama şirin bir park.









Ne kadar gezsek veya parkta oynasak bu son saatler az sonra Zonguldağa gelmek üzere hareket edeceğim. Eve döndüğümüzde Yağız yorulmuş olacakki annesi yatağına koyduğu anda hemen uyuyuverdi. Bende evden çıkmadan biraz uzunca ama burukça ona bakıp seyrettikten sonra evden ayrıldım...

10 Ekim 2008 Cuma

ARILIKLARIMIZDA VARROA AKARI VE TRAKE AKARINA KARŞI ORGANİK JEL FORMİK ASİT KULLANIMI...

Arılarımızın parazitlerinden olan varroa (varroa jacobsoni) akarına ve özelliklede son zamanlarda kendisinden sıkça bahsettiren trake akarı (acarapis wodi) çok çeşitli ilaçlar kullanıla gelmiştir. Hatta oldukça eskilere gittiğimizde arıcılarımızın malathion terkipli zirai ilaçlarla yine hayvan dış parazit ilacı olan kenaz ve biraz daha yakın tarihlerde yine biraz daha tekamül olan ama yinede kullanılmaması gereken birçok ilaçlar kullanılmıştır.
Yine arıların dış parazit akarlarına karşı çeşitli firmaların çıkardıkları ruhsatlı veya ruhsatsız fitiller, çubuklar ve dumanlar hakeza kullanılmıştır. Yakın tarihlerde de genelde yine üretim firmalarının ruhsatlı fitil, çubuk ve ilaç emzirilmiş kartonları kullanılmıştır. Bunaların kullanımlarında kullanılan ilaçlar körükle kullanırken kovan uçma deliğinden içeriye girmesi gereken kısmı girmeyip havaya uçmuştur.
Ama yine bazı firmaların üretimleri olan ve çok senedir kullanılmakta olan perizin başarılı bir şekilde kullanıla gelmiştir. Aynı firmanın daha sonraları ürettikleri bayvarol ilacı balda katkı bırakmayan ilaçlardandır.
Gün geçtikçe daha iyiye ve daha tekamüle gittiğimiz açıkça görülmektedir.
Özellikle ORGANİK bir asit olan FORMİK ASİT hem kullanım kolaylığı, hem yağmacılığı önleyen bir özelliğiyle ve hemde fiyat uygunluğu yönüyle tercih edilen yeni bir ilaç olmuştur.





Bahse konu JEL FORMİK ASİT Avrupada yaygın bir şekilde kullanılmaktaydı. Şimdi de yurdumuzda kullanımı yaygınlaşmaktadır. Hem organik bir ilaç olup balda kalıntı bırakmaması gıda yönetmelikleri gereği iyi bir durum. Ayrıca kolay kullanımı ve fiyatının uygun olması ve ilaveten de arılıkta yağmacılığı önleme özelliği de olması artı bir kullanım tercihi olmaktadır ve raflarımızda yerini almaktadır.









FORBEEVAR 200 gramlık renkli pet şişelerde ve normal kapağının haricinde kullanım sırasında takılan ayrıca ilacın parça halde şişenin biraz sıkılmasıyla damlamasını sağlıyan özel kapağı vardır.
Hava ısısının 14-27 dereceleri arasında olduğu günün akşam üstü saatlerinde uygulanması en faydalı olanıdır.
FORBEEVAR ismiyle üretimi yapılan jel formik asit bal arılarının yavru ve erginlerinde arıların vücüt sıvısını emerek ölümlerine sebebiyet veren varroa ve trake akarı olan dış parazitlere karşı güvenilir bir şekilde kullanılır.






Aslında kullanımdan önce arılarımızda boş ve alınması gereken çıtalar alınarak geriye kalan bütün çitalar üzerine çıtaların ortalarına gelecek şekilde, (yanda değerli ZAYBİR başkanım Selahattin GÜNEY'in tatbiki yaptığı şekilde) her çıtaya bir nohut büyüklüğünde olacak şekilde jel damlatılarak örtü tahtası veya bezi kapatılır.
Burada dikkat edilecek hususlardan en önemlisi jelin çıta aralarına direkt arıların üzerine düşürülmemesidir.




Bahse konu jel formik asit ola FORBEEVAR
İlimizde KOZLU VETERİNER KLİNİĞİMİZDE satışa sunulmuştur. Veteriner hekim Cihan GÜMÜŞTEKİN ilacın kullanımını itinalı bir şekilde anlatmakta ve bitişiği olan KOZLU ZİRAAT PAZARLAMA'da da kovan üzerinde kullanımı tatbiki olarak gösterilmektedir.
Bir BİYOHAYAT üretimi olan ürünün 200 gram olan bir şişesi 10 çıtalı yirmi kovanı ilaçlamaya yetmektedir. Bir sefer ilaçlama %95 netice vermektedir 21 gün içerisinde bir hafta arayla 3 ilaçlama gayeye uygun olanıdır. Ama 2 ilaçlama da yeterli olmaktadır.Ki 3 ilaçlama yapıldığı zaman bu beş yıldızlı bir ilaçlama anlamına gelir. Bu durumda hem arımızda tedavi ve hemde korumayı hakkıyla yapmış oluruz...

8 Ekim 2008 Çarşamba

ARICILAR İÇİN, ARILARDAN ÜRETTİKLERİ VE KENDİLERİ İÇİN BÜYÜK ÖNEME SAHİP ÜRÜNLERDEN 8- ANA ARI (KRALİÇE ARI)

Arılığın bal üretiminde kullanılan kovanların bir kısmıyla, ara arı üretiminde kullanılan strafor ana arı üretim çiftli poşet kovanlarının görünümü.



Arılığın sol tarafına konuşlandırırlan ana üretim kovanları.



ANA ARI :Arı bireylerini oluşturan ve her kovanda bir adet olan, kovanın sevk ve idaresini sağlıyan fizyolojik olarak bütün arılardan büyük olan ve kovanın üreme ve idamesini sağlayan arıya ANA ARI veya KRALİÇE denir.


Ana arı her kovanda bir tane olan, asla iki tane olmayan, ancak oğul döneminde birden ziyade olabilen fakat kovan içerisinde ayrı kısımlarda oğul oluşumunda ve kovanda kalacak arılar ayrı ayrı yer alırlar. Genelde de oğul anında eski analı kısım kovanı terkedip oluşturduğu arı kısmıyla başka bir barınak veya kovanda yuvalanır.
Ana arı vücut yapısı itibariyle diğer arılardan hem büyük ve hemde geniş ve uzu bir karın yapısına sahiptir. Görevi kovanda sadece yumurtlamak ve kovanın idamesini sağlamak olan ana arı kendi ağırlığının 2-2,5 katı ağırlığında yumurtayı bir günde yumurtlar.
Ana arı kovanda iki çeşit yumurta yumurtlar bunlardan dölsüz yumurtladığı yumurtalardan erkek arılar oluşur, döllü yumurtalardanda hem işçi arı ve hemde gözün hacim büyüklüğüne ve genişliğine göre ana arılar oluşur. Yani bir söylemle ana arıyıda işçi arıyıda oluşturan yumurta aynı evsafta döllü olan işçi arı yumurtalardır. Aradaki fark sadece gözün yüksük olması durumunda ana arı küçük işçi arı gözüne yumurtlanmışsa da işçi arı olur.
Suni olarak hazırlanmış yüksüklere transer edilmiş ve anasız güçlü kovanlara verilerek oluşumu ve beslenmeleri yapılarak geliştirilen yüksükler anası satılan veya bir şekilde anasız kalan ana üretim kovanlarına bir veya birkaç tane verilerek takipe alınır. İlk ana çıktığı anda diğer yüksükler hemen orada alınarak yine anası olmayan başka kovanlara yerleştirilir. Şayet öyle yapılmazsa ilk çıkan ana diğer yüksükleri tahrip ederek anaları öldürür. İyi bir arıcı istifade edeceği ve para kazanacağı ana memesinin imhasına göz yummaz.


Ana arıların yumurtlanan işçi arı yumurtalarının 16. gününde yüksüğünden çıkar birkaç gün içerisindede çiftleşme uçuşuna çıkar. Çiftleşme uçuşusundan bir kaç gün geçtikten sonrada işçi arıların hissederek parlattıkları gözlere ilk yumurtalarını koymaya başlar.
Yandaki çerçevede görüldüğü gibi
10-15 günlük süreçte olduğu kovanın çerçevelerine düzenli yumurtalarla koyarak iyi intiba bırakan ana artık anasız bir başka kovana konulabilir veya satışa sunulabilir.



Yan tarafta görülen çerevedeki ana hem yumurtlama ve hemde fiziki görünüş olarak
kaliteli bir ana arı özelliği taşıdığından blog okurlarıma sunmak istedim. Bu güzel örnek ana arı dostum Eskişehirli Mahmudiye arıcılık Bünyamin YİĞİT tarafından üretildiğini de övünçle söylemek istiyorum.


Arılıkta ana üretim poşetlerinin titizlikle kontrollerini mütaakip kusursuz olup, anasız kovanlarda kullanılacak veya satışa sunulacak arıların konulacağı ana arı kafeslerinin hazırlanması gerekir. Bu kafesler hem nakliye ve hemde ananın verildiği kovanlara alıştırılana kadar büyük önem arzederler. Kafes teliyle hazırlanmaları ve kekinin konulması itinayla yapılır.








Ali Çakır bu ana kafeslerinin hazırlanmasında el becerisini o kadar arttırmıştır ki kafesleri hazırlarken herkes onun el hareketleriyle maharetini sessizce izlerler. Hatta yine işyerimizin müdavimi değerli arkadaşım Dursun Sarı'nın arıcılıkla uzaktan yakından alaakası olmamasına rağnem dayanamaz ve o da kalkıp birkaç kafes hazırlayıverir.









Ana poşetinden alınıp ana kafesine konacak ana arı çok itinalı bir şekilde alınması lazım.

Bu bazı zaman ana maşalarıyla yapılsada kafese konulması sırasında genelde kaçırırdığından mutlaka yine el yordamına ihtiyaç duyulur.








Ama Ali Çakır öyle bir el melekesi geliştirdi ki çerçeve üzerinden anayı eliyle alıp hiç bir örseleme ve zarar vermeden kafesin içerisine indiriyor.


Ana arılarımız için tamamen ağaç kafesler tercih ediyoruz. hem daha sağlıklı ve hemde çok güzel bir albenisi olmaktadır.





Biz arılığımızda kavak veya ihlamur ağaçlarından yapılan ana kafeslerini kullanmamıza rağmen bazı şahıslar ve üretim istasyonlarının plastik kafes kullandıkları görülmekte. Değerli dostum Mahmudiye arıcılık Bünyamin Yiğit kardeşimden örnek kullanmak amacıyla istediğimde yukarıdaki ve bu resimi verdiğinden kendisine teşekkür ediyorum.



Satın aldığımız veya kendi ürettiğimiz kafesli anaların anasız poşet kovanlara veya anasız anaç kovanlara konulmasına sıra gelmiştir. Bu işlemi yaparken kekin arının sıcağından eriyip anamızın zarar görmemesi için kek tarafın meyili devamlı birazcık aşağıya gelecek şekilde ayarlanır. Ya çıta aralarına arıların yoğunlukta olduğu bölgede sıkıştırılır veya yine arıların yoğun olduğu yerin üzerine konur. İkinci gün yine kek tarafının teli açılarak kafesten arıların çıkartıp almaları düşüncesiyle tekrar yerine konur.



İşte bütün bu yapılan işlemlerden özet olarak diyebilirizki ana arı kovanın ana direğidir. Her yönüyle kaliteli olduğunda kovana dilediği gibi hükmeder KRALİÇE namıyla kovanda hükümranlığını sürdürür.
Ama verimden düşüp hastalandığında veya kendisinde bir özür oluştuğunda işçi arıların kılıcının boynunda olduğu ve hiçbir hükmünün kalmadığı ve öldürüleceği de kesindir.
Arılarımızdan üstün bir verim elde etmek için kaliteli ve sağlıklı, ayrıca çalıştığımız yere uyumlu genç ana arıları kullanmamız gerekmektedir. Genç ana satın almamız epey külfet oluşturmakta bunu her senede gençleştirdiğimizi düşündüğümüzde büyük bir meblağ tutmaktadır. Eğer üretimi kendimiz yapıyorsak işletmemize yüksek bir para kazandırmış olmaktayız.
Özet olarak arılardan elde ettiğimiz ürünlerin büyük bölümü sağlık alanında,bir kısmı yine ecza sanayii , kozotik sanayiinde, deri sanayiinde tekstilde ve çeşitli sanayi dallarında kullanılmakta. Bir kısmı gıda olarak kullanılmakta ve bir kısmıda arıcılaıkta kullanılan ürünlerin elde edilişinde ve bir önemliside bu ürünlerin bir kısmını yine arıcılığımızı geliştirmekte ihtiyacımız olan mumun, oğulun ve ana arının yerine konmasında büyük parasal miktarı karşıladığı görülen bir gerçektir.
Bütün bu üretimlerin yapılmasıyla yurt ekonomimize çok büyük bir meblağın kazandırıldığını da asla unutmayalım. Bir örnek vererek arı ürünlerinin bu katkısının ne kadar fazla olduğunu izah etmeye çalışayım. Zonguldağımızda yurt ekonomisine en fazla katkıyı sağlayan madenimizden sonra ikinci sırada olarak arıcılık yerini almaktadır .İşte gerçek olarak bu küçümsenecek bir rakam değildir.