20 Mayıs 2010 Perşembe

BU SENE TERASTA ÇİLEK YETİŞTİRMEK DAHA ZEVKLİYMİŞ...





Geçen yıl terasta yetiştirdiğim bodur elmalarım
daha gösterişliydi. Bu sene çileğe merak saldım.
Gerçektende tamamen organik olarak yetiştirdiğim çilekler çok gösterişli ve çok verimli.





Çilek yetiştirmek merakım isabet
oldu gerçektende öyle deyilmi?













Limon ağacındaki beyazımsı
pembemsi çiçeklerin güzelliğine bakın....














Ya şu İznikten
getirttiğim beyaz üzün fidanının verdiği
bir salkım meyveye ne demeli.












Ya şu erikteki yeşillik ve mayhoşluğa
bakarmısınız.










Güller, güller her zaman kendi güzelliklerini sergilemeyi bütün çiçeklere nazaran daha iyi başarabilmişlerdir. Bu sene arılarla fazla ilgilenmem dolayısıyla terastaki güzellikleri ihmal ettiğimin de farkındayım....



4 Mayıs 2010 Salı

TRAKYA_BÜYÜKKARIŞTIRAN'A İKİNCİ ZİYARETİMİZ...






Kestane balına geliştirmek üzere Lüleburgaz'ın Büyükkarıştıran Beldesine getirdiğimiz arılarımızın ne durumda olduklarını görmek için tekrar Büyükkarıştıran'a gelmiş olduk. Kanola bitkisini birazdaha büyümüş ve rüzgarın sert esmesi sonucundan olacakki çiçeklerinin birkısmını dökmüş vaziyette gördük.
Görünüş o ki bir hafta veya on gün içerisinde kanolanın sona ereceği bir gerçek olarak görülmekte. Gediğimizin ertesi günü yine
Belediye bünyesinde görev yapan Çiftçi Mallarını Koruma Başkanlığına uğradık ve bize her zamanki gibi destek ve güler yüzlülüğünü esirgemeyen Katip Korucu Mehmet Langer' kardeşimize misafir olduk çay ikramını aldıktan sonra sohbetimizi müteakip izin isteyerek yanından ayrıldık.




Öğle yemeği için manavdan, marketten sebze ve gıda türü ihtiyaçlarımızı karşıladık arılığımıza döndük. O da ne ? arılığımızda bir süpriz bizi bekliyordu. Murat'ın arılarından biri oğul vermişti. Orta büyüklükte bir arıydı . Murat arıyı Kaptanımız Muhtar mehmet beyin almasını istedi. Bizde oğulu onun için kovana aldık. 6 çitayı kaplamış bir oğul olduğunu gördük. İyi bir bakımla kestaneye yetişebileceğini umuyoruz.
Kanola civarında başka büyük ağaç olmadığı için çıkan oğullar dere kenarında büyük boy otlara konuyorlar.Tabiki oradan alınmalarıda oldukça kolay oluyor. Şöyleki bizim karadenizde büyük bir kavağın doruğuna oğulun konduğunu düşünün vede nasıl alınabileceğini de.







Aldığımız oğulun daha yakın görüntülenmiş bir
resmi.















Dönüş günü ilk Trakyaya geldiğimiz gün yağmurlu bir gündü. Önceki yazdığım blogda da belli zaten. Bugün aksine öyle güzel bir günkü köprüden geçerken oldukça fazla resim çekmeyi düşünüyordum . Öylede oldu zaten.














Boğazdan,Fatih Sultan Mehmet köprüsünden aldığım resimler gerçektende güzel deyilmi. Boğaz istanbulun incisi, İstanbul da dünyanın incisi inanın.
Bunu dünyanın gözünün iyi veya kötü niyetle ülkemiz ve özelliklede İstanbulumuzun üzerinde olması söylediğimin kanıtıdır diye düşünüyorum...