22 Kasım 2011 Salı

SONBAHARDA TRABZON ZİYARETİM...

Bir sonbahar mevsiminde yaprakların yeşilli,morlu,kahverengi ve kırmızıyla renk cümbüşüne büründüğü zamanda
Trazonu ziyaret etmek güzel olacaktı diye düşünerek 15 Kasım 2011 de Zonguldaktan yola çıkıp sonraki günü doğup büyüdüğüm Trabzona
ulaşmış oldum. 17.11.2011 günü de birgün sonra dömek üzere biletlerimizi almak ve orada olan akrabalarımızı ziyaret etmek üzere kaldığım Bahçekaya köyünden şehre geldik. Tabiki geçen süreler zarfında yeniden düzenlenen caddeler ve kenarında yapılan binalar muhteşem görünümleriyle göz kamaştırıyordu. Meydan parkı üzerinden ağabeyimin oturduğu karşıyaka mahallesine giderken önümüzde uzanan bulvarda iki bina arasına asılan TRABZONSPOR bayrağı da o güzel ihtişamıyla dalgalanıyordu. Umarım o dalgalanış bu sene bir şampiyonluğun habercisi olsun inşallah.



Tabiki Trabzona gidilirde hamsi yenmeden dönülürmü oradan . Akşam eniştem eski Belediye Başkanı Hüseyin Karayağız'da misafirdik. Bir kasa hamsi kesilmekte . Cam gibi tap taze yenilmezmi hiç?
Bu arada başkan karayemişten bir miktar yapraklardan alarak suyla yıkadı. Temizlenmiş ve yeterince tuzlanmış hamsi yapraklar üzerine düzenli serilerek tekrar üzerlerine birmiktar tereyağı konularak fırına sürüldü.
İşte resimde görüldüğü gibi fırında pişirilen hamsi bir tabağa alınarak yemek masasının ortasına yerleştiriliyor. Tabiki yanına turp,havuç,domates, marul, ince kıyılmış az maydonoz ve tuzu biberi ile zeytinyağı ilave edilerek hazırlanan salata tabaklarıda yerlerini almış durumda. Eh siz söyleyin yenmezmi? Ama sofrada az olduğuna bakmayın geri kalanı henüz fırında.


Trabzona indiğim gün Esiroğlunda eniştemde biraz uykusuzluğu atınca öğlede yine bizim akrabamız ve sizlerin çoğunuzun tanıdığı Türkyoy Arıcılık Erol türksoy'un dükkanına uğradım. (Tanımayanlar için Erol Türksoy benim hemen sağımda oturan. Gözlüklü olan eniştem Hüseyin Karayağız diğerleride yine akraba ve okul arkadaşlarım)Oradanda yan taraftaki kahvede msn de Erola ileti gönderdiğimde cevap alamadığımda kahvede çay içiyorum dediği yer. Bende cevap alamayınca boğazında kalsın mutlaka kahvede çay içiyorsundur diye yazarım kendisine. İşte orada o nefis çay dan peşpeşe erzurum şekeriyle kıtlama tabir ettiğimiz şekilde 4 bardak çay içtim. Havada sisli puslu ve oldukça soğuktu bu nedenle çay bir o kadar daha iştahla içilir oluyor tabiki. Sonuçta 3 arıcı bir araya geldiğimizde o avcıların sohbeti gibi dahada tatlısı arıcılıktan bir süre sohbet ettik.

İşte 15 Kasım ile 19 kasım arasındaki kısacıkta olsa Baba ocağı Trabzona yaptığım küçüçük ziyaretten çok mutlu oldum mutlu döndüm. Ömür olunca inşallah gelecek senelere yine bu ziyaretlerim devam edecek umuduyla....

22 Ağustos 2011 Pazartesi

TRAKYADAN DÖNÜŞ...İYİ BİR SEZON , BÖYLESİ DAHA NİCE YILLARA...


20 Temmuzda geldiğimiz Lüleburgaz'ın Büyükkarıştıran beldesinden 19 Ağustosta ayrılarak bir sonraki sabah Gelik_Ayiçine arılarla gelmiş olduk. Artık
ayçiçeklerin başaklarındaki çiçeğin bal kusması sona ermiş sayılırdı. Bu her halden belliydi arıların isteksizce uçması ve son sağım sırasında biraz yaramazlık yapmaları ve hakeza birinci sağıma göre ikinci sağımda alınan balın birinciye göre eksik olması sezonun sona erdiğinin göstergesiydi gerçektende. Her iki sağım sonunda bir arıdan 1,5 teneke ayçiçeği balı alınmış oldu. Bu ortalama bir rakam bizim girdiğimiz sahada.




Bugün amansız bir uğraş bekliyordu bizleri 225 katlı arı, onların bir miktar boşları , çadırın sökülmesi ikinci hasat bal tenekeleri yüklenmesi işlemleri sırasıyla ve hepsininde itinayla yapılması gerekiyordu. Onun için akşamdan arkadaşlar bu zorlu gün için oruca ara verip seferi ruhsatın kullanılmasına karar verdi.
sabahleyin İsmail arkadaşımızın hazırladığı sofrada Lüleburgazda son kahvaltı veya yemek yiyişi yapılıyordu. Biraz sonra bütün arıların örtü bezleri alınarak kapak altlarının sinek telleri konuldu. ve kapaklar kapatıldı tek tükte olsa kaçak yapan klovanlarda göz gezdirilerek gerekli işlem yapıldı. Artık kovanlarda çakma diye bir işlem yapılmıyor çırçırlı kementleri kovana taktık sadece kapakları açık tutarak akşam üstü kapaklar kapatılıp kementler sıkılacak şekilde hazır duruma getirildi. Hatta kovan altlarından kaçak olabilecek yerler içinde bir miktar çamur hazır hale getirildi.










Gerçektende çok zorlu bir gün oldu. Bütün yükleme ve bu arada koşuşturmalarımız gece saat 00.30 a kadar devam etti. Sağolsun Orada elektronikçi seyfettin Mutlu kardeşimiz arkadaşıyla gelmişti bizlere yardımcı oldular . Zaten orada bize tanıştığımız iki yıl öncesinden itibaren bizleri hiç yanlız bırakmadı bizlere evinin kapısını açtı . El birliğiyle dokuz kişi araba yüklenilerek yola hazır hale getirildi. Kaptanımız Mehmet Çelikel'de çalıştığı için çok yoruldu. Yolda zorunlu bir saatlik uyku ihtiyacı için mola verdik ve 20 Agustos sabah saat 09.30 da Gelik_Ayiçine gelmiş olduk oradada gelen 3-4 arkadaşın yardımıyla arıları Murat Koşar'ın arılığı ve yan kısmına indirmiş olduk. Bu arada ben bir ay önce küçük bir operasyon gördüğüm için indirme, yükleme ve ağır işlerden arkadaşlarım beni muaf tutmuşlardı. Onlara bu vesileyle teşekkür ediyorum.
Lüleburgazda kaldığımız sürece bize sıcak ilgi ve yakınlıklarını esirgemeyen B.Karıştıran halkına ,esnafına, Belediye Başkanına ve özelliklede çocukları ve ailesiyle bizi bağırlarına basan Seyfettin Mutlu kardeşime sonsuz teşekkür ve şükranlarımı arzediyorum...

3 Ağustos 2011 Çarşamba

AYÇİÇEKTE BU SENE VERİM GÜZEL GERÇEKTENDE...KEŞKE FİYATLAR BİRAZ DAHA YÜKSEK OLSA...

Temmuzun 20 sinde florası tamamen yanan Gerede'den ayrılarak arılarımızı
Trakyada Lüleburgaz'ın Büyükkarıştıran beldesinde şişe cam fabrikasının arka kısmına düşen ayçiçeklik alana getirdik. Buraya gelmeden bir gün önce ben yeğenimin Trabzondaki düğününe katıldığımdan arıları birlikte arıcılık yaptığımız Murat Koşar ve benim halamın oğlu Turgut
getirerek yerleştirmişlerdi Trabzondan
dönüşte 28 temmuzda bende trakyaya arıların yanına gittim. Kısa bir sürede doldurup sırlamaya geçen arıların sağımlarının yapılması gerekiyordu
30-31 temmuzda 2 gün süreyle Murat'ın arısının sağımını tamamladık 60 arı sağımı sonunda 54 teneke bal elde edildiğini gördük. Neredeyse bu bire bir tabirle bir verimdi. Üstelik daha çiçeğin yeni olması ve kademeli ekim yapıldığı için ikinci ve üçüncü sağımların da yapılabileceği kuvvetle muhtemel. Bu, bu yil genelde düşük bir bal verimi izlenmesi dolayısıyla süper bir verim demekti. Çünkü 1 ağustosta benim arılarda sağım işini gerçekleştirdik ve Muratın arılarının sağımı üzerinden 2 gün geçmesine rağmen tekrar kontrolümüzde muazzam bir bal stokunu üst katlarda yaptığını gözlemledik. Bu da daha güzel bir verimi tekraren alabileceğimizin habercisi olmuş oldu.






2 Ağustosta arılığımızın olduğu yerdeki bir ayçiçeklikte bir tetkik yaptım. Çok erken bir saat olmasına rağmen arılar bal toplama işlemine başlamışlardı bile.














Bir ayçiçek başağında o erken saatte 3 adet arının bal almakta olduğu görülmekte. Ve yine yakınen çiçeğe bakıldığında sabah çiğiyle balın alınmaya ne kadar hazır olduğu görülmekte.













Bal sağımında çadırın gölgesine konan bal tennekelerini 2 ağustosta almaya gelen şahsın arabasına Murat, Temel ve ismail elbirliğiyle taşıyıp yüklediler ve balın parasının biraz düşük olmasına rağmen teslimat esnasında anında paranın tamamının ödenmesi bu burukluğu biraz olsun unutturuyordu.










Bal tenekelerinin tesliminden sonra Murat'ın babası İsmet abi ile biz Zonguldak'a döndük tabiki daha önce olduğu gibi dönerken Sultan Mehmet Köprüsünde boğazı görüntüleyen birde resim çekmeyi ihmal etmedik. Boğazın derinliklerine bakarken galiba 10 gün içerisinde tekrar bir sağım yaparız ve buradan geçerkende tekrar bir resimleme yaparız diye de düşünüyordum...





Herkesin bolca bir ürün ve bolça alın terinin karşılığını bulmaları dileğiyle Anadolumuzun güzel ve insanlarının sıcakkanlı,samimi ve misafirperverliğinin segilendiği Lüleburgaz'ın Büyükkarıştıran Belediye başkanına,esnafına ve halkına minnet ve şükranlarımı sunuyorum...


26 Temmuz 2011 Salı

KESTANE BALI REKOLTESİ DÜŞÜK...GEREDE'DE ÇİÇEK ERKEN YANDIĞI İÇİN ORADA'DA VERİM DÜŞÜK...

Bu sene olumsuz hava şartları nedeniyle bölgemizde kestane balı rekoltesi beklenenden çok düşük çıktı. Batı karadeniz bölgemiz ilkbaharda sık sık yağış ve soğuk hava nedeniyle arıların gelişmesinde gereken ilerlemenin olmadığı görülmüştür. Daha sonra havanın bir nebze düzelmesi sonucu biraz ümitlendik ancak bir süre sonra arılar tam bal koyma aşamasında büyük yağmurlarla yıkanması sonucu beklenen bal malesef olmadı.

Kestane balından
daha fazla istifade edemiyeceğimizi anladığımız için arımızı Gerede'nin Yenicek köyüne getirdik.
Gerçektende soğuk ve yağışlı bir mevsim sonunda çok güzel bir flora oluştu. Arılar kısa zamanda petek örmenin yanında güzelde bal koymaya başladı. Fiğ, korunga, yabani yonca binbir çeşit çiçek ve daha sonrada geven'in çiçek açmasıyla güzel bir sezonun müjdesini almış olduk.









Öyleki arılar zengin oğul atmaya da başladı. Özet olarak haliyle güzel bir beklenti içerisine girdik. Zayıf arılar gelişti katlara bal konmaya başladı, daha sonra zonguldaktan bal sağımı sonunda buraya yeni olarak getirdiğimiz arılarda üst katlarına tekrar bal koymaya başladı işte bu sırada üç gün sisli ve çiğli bir havanın peşinden çok güneşli bir havanın yaşanması 10 gün zarfında floranın tamamen sararıp kurumasına neden oldu. Evet bu zaman zarfında arılar bir miktar bal koyup sırlamaya geçmişlerse de yine umulan ürün alınamadı ama yinede Allah bereket versin diyip verilen rızık'a şükürle buradanda toparlanıp başka yerlere gitmek gerektiğini düşündük. Çünkü arıların alt kısmı tamamen yavru, hatta bazılarının üst kısımlarındada oldukça yavrulu çerçeveler vardı. Arıların sağımını müteakip hazırlıklarımızı yapıp 21.07.2011 tarihi itibarıyla Lüleburgaz Büyükkarıştıran beldesine yerleşmiş olduk. Orada şu anlık ayçiçeği durumu iyi gözüküyor. Burayla ilgili yazımı bir sonraki blogda yazacağım . Yurdumuzun tüm arıcılarına bol kazançlı bir mevsim diliyorum...