27 Ekim 2007 Cumartesi

KOZLUMUZA HER KİM BİR ÇİVİ ÇAKARSA ALLAH ONDAN RAZI OLSUN...

Zonguldağımızın tek iş sahası olan, ve buradan emekli olduğunda da yerine oğlu aynı yoldan geçerek ömürlerini ve geleceklerini bağladıkları KÖMÜR MADENCİLİĞİ gelen hükümetlerin yanlış politikaları sonucu DARALTMA VE ÖZELLEŞTİRME adı altında malesef bitirilmek üzeredir. Gerçektende bütün geleceğini madene bağlamış yöre halkının, yanlış politikalarla hükümet icraatlarının yöre halkına çok acı bir son hazırladığı muhakkaktır.ELLERİ, YÜZLERİ VE BEDENLERİ KARA OLDUĞU GİBİ BAHTLARININ DA KARA olmasına sebep olanlar bunun bedelini inşallah ağır ödeyeceklerdir.
Evet yöre insanının tek gelir kaynağı ve belini bağladıkları kömür madeni üzerinde üsttekilerin yanlış politikaları yanında bu şehrin şaşaalı döneminde kazandıklarını da buralara deyilde hep başka yerlerde yatırıma dönüştürmesi işin daha da içler acısı yönüne sebep olmuştur. Bu sebepledir ki Zonguldağımız malesef işsizler, güçsüzler ve emekliler şehri oluvermiştir. Onun için diyorumki kim buraya bir çivi çakarsa allah ondan razı olsun. İşte terminal arkasında Erdoğan BİRİNCİ ve arkadaşlarının 600 m2 üzerine yapmaya başladıkları bina gelecekte Zonguldağımıza ve de özellikle Kozlumuza çok şeyler kazandıracağından eminim.Kazandıklarını başka yerlere kaçırarak yatırıma dönüştüren insanların tersine, risklerinide duymamazlıktan gelerek yatırımını Kozlumuza yapan bu arkadaşlarımızı kutlamamak ve tebrik etmek gerekir.




Ben yapılan inşaatın olduğum yere yakın olması dolayısıyla yapımını heyecanla takibediyorum ve görüldüğü gibide resimliyorum. Hatta ilk temel atma zamanını resimleyemediğimede çok hayıflanıyorum işin doğrusu. Arazi yapısı gereği süper bir ENJEKSİYON TEMEL yapıldığını görmek inşaatta ciddi ve güvenli adımlarla bir aşama yapılacağı ortaya konulmuş oldu.




Demirde ve kalıpta çalışanları çalışmalarınıda hayretle ve gıptayla izlememek elde deyil. Süper demir işlemenin yanında kalıp ustalığının harikülade oluşu kalıp sökümünden sonra kendisini göstermekte...



Bu inşaatın uzantısında yapımı düşünülen iki parsel inşaat sahiplerinin de bir an önce faaliyete geçmeleri belkide bende bişeyler yapayımmı yapmıyayım mı ikileminde olanları ateşleyecek ve Kozlunun ikinci kez Kozlu olmasının başlangıcına vesile olacaklardır.





Zonguldağımızın kömüre bağımlı olmadan geleceğe güvenle bakabilmesi biraz da çare üretmesine bağlıdır. Bölgemizde meyve ve özellikle de fındık üretiminin yanında aslında madenimize eşdeğer milli ekonomimize en az onun kadar gelir getirebilecek fakat nedense gözlerden hep kaçırdığımız ARICILIK hususudur.Balımızın ve arı ürünlerimizin değeri K T Üniversitesi detayılı analizindende anlaşılacağı üzere ileride istikbali en önemli bir yetiştiricilik dalı olacaktır.
Bu hususları dikkatlerinize çekerken Kozlumuza faydası olabilecek en küçük hizmetleri bile taktirle karşılıyor, istikbale yönelik yatırım ve faaliyetleri dolayısıyla ERDOĞAN BİRİNCİ ve arkadaşlarını kutluyor ve başarılarının devamını diliyorum...

ONUNCU AYIN ORTALARINDA KABARAN DENİZİN BALIKÇI BARINAĞINA AZİZLİĞİ...

Onuncu ayın ortalarına kadar hummalı barınak çalışmaları denizin bozmasıyla barınağın uç kısmını olup, fener alanını oluşturulan kısmın taban yerleştirme ve blokların koyulması işlemi yapılıyorduki karadeniz azizliğini göstererek hırçın dalgalarıyla henüz emniyete alınmamış bu uç kısmında tahribat meydana getirdi ve blokların yerlerini değiştirerek denize savurdu...Oysaki öyle şevkle çalışmalar devam ediyordu ki...

Koskoca tonlarca beton blokları darbeleriyle denizin diplerine doğru savurmuştu. Emniyete alınmış kısımlarda ise herhangi bir tahribat yapamamıştı dalgalar. Bu beton bloklar denizin sakinleşmesini müteakip su altından yine o koskocaman vinç sayesinde çıkartılıp zemin düzeltilmesinin ardından tekrar yerlerine koyulacak ve üst üste sıra tamamlanması sonucu diğer kısımlar gibi emniyete alınacak...


Nitekim inşaat sahasından kenara alınmış makineler bugünlerde yine çalışmalarına hızla devam etmekteler.Hatta bu arada büyük vinçte dalgalar sebebeiyle hasar oluştuğu ve hasarın giderildiğinide öğrenmiş olduk.


Küçük lastik botuyla balık avlanmakta olan kişi de bizler gibi barınağın biran önce bitirilmesini ve dalgalardan etkilenmeden barınaktan istifade etmeyi düşünmekte...Barınağın henüz tamamlanamadan ve emniyete almaya fırsat bulamadan dalgaların azizliğine uğramaları bizleri olduğu kadar çalışanlarında moralini bozmuş ve üzmüştür mutlaka...Bizlerden kat kat dahada fazla olarak. Emeklerinin her dalga vuruşunda denize karışmasını kabullenmek kolay değil tabiki...Bu kısmın henüz emniyete alınmadan oluşması ve diğer kısımlarda herhangi bir hasarın ve bozulmanın olmayışı hem çalışanların ve hemde bizlerin tesellisi olmuştur.Bu vesileyle Barınağın inşaat çalışmalarını cansiperane yürüten Mühendis Barış DEMİREL ve tüm çalışanlara kolaylıklar dileyerek morallerinin bozulmadan devam etmelerini istiyorum...

24 Ekim 2007 Çarşamba

22.10.2007 ADANA GEZİM VE SEYHAN BARAJI GÖRÜNTÜLERİ

Sabah gün ağarmak üzereyken Tekir yerleşim yerinden aşağıya doğru bindiğimiz otobüs inerken sabah güneşinin dağlarda yansıyan ilk ışıkları dağların belli yerlerine kadar sanki kar yağmış görüntüsünü veriyordu. Aşağılara doğru indikçe bağlıklar ve daha sonrada narenciye bahçeleri güzel görünümleriyle dikkat çekiyordu.Otobüsten indikten sonra beni arkadaşım İbrahim Sarıkaya taksisiyle alarak İmamoğlu ilçesine geldik. İmamoğlu daha ziyade buğday,mısır ziraatiyle uğraşan bir ilçe konumunda. Ama yavaş yavaş kendi sanayisini kurmaya başlamış, zeytin yağı işleme fabrikası ve araç tamirhanelerinin faaliyette olduğu güzel sade bir anadolu kasabası görünümünde.

Bu arada İbrahim Sarıkaya'nın atelyesinin karşısındaki zeytin ağacında meyveler olgunlaşma aşamasında.
Seyhan barajına doğru giderken geçtiğimiz yol üzerinde güzel çiçeklerle süslü evler gelinler gibi görünüm arzetmekte...





Seyhan barajı içerisinde kurulan köprünün uzunluğu akıllara durgunluk verecek şekilde. Türkiyemizin 1565 metreyle en uzun köprüsü. Bu bilgileri biz köprü üzerinde balık tutan kişidenöğrenmiş olduk.

Adana İmamoğlu nüfusuna kayıtlı arkadaşım İbrahim Sarıkaya ve yine aslen Günüşhane-Torullu olmasına rağmen İmamoğluna yerleşmiş ve ornın mütevazi bir ferdi
olarak bazan olaki Türk olmanın gereği çilekeş yaşantının tadını tatmış değerli iki gönül dostu...










Türkiyemizin Seyhan barajı üzerinde en uzun köprüde hatıra resmim.









Yan tarafta iki resim köprü üzerinde durduğumuz yerden köprünün her iki yakasını görütülemekte.













Seyhan barajına doğru giderken yol üzerinde yüksekte bulunan bir ziyaretgah. Zaamanın kısıtlı olması dolayısıyla uğrayamadığıma üzüldüm ama inşallah birdahaki sefere diyorum. Bu arada birde Türkiyemizin en büyük cammi ünvanına sahip Sabancı camii...onada uğramak boynumun borcu olsun.











Adana, İmamoğlu ve Seyhan barajı çevresindeki küçük gezintimiz ve bu arada arkadaşlarım İbrahim Sarıkaya ve Tahsin Aydın'ın bana gösterdikleri dostluk ve ilgilerinden dolayı kendilerine teşekkür ediyorum... Zamanın dar olması dolayısıyla asıl sohbet ve konuşmalar hep sonraya ertelendi...Düşünülen ve gönüllerin istediği sohbet inşallah nasibolacaktır...




9 Ekim 2007 Salı

BİR HAFTA SONRASINDA KOZLU BALIKÇI BARINAĞI...


Geçen hafta özellikle inşaatın uç kısmına giderek beton blokların denize indirilişini görüntülemeyi istemiştim. Ancak öğle paydosuna rastladığı için çalışma durmuştu. Ben bunu düşünememiştim. Ama geçen hafta oluşturduğum resimleri aldım ve orada bulunan görevliler öğleden sonra beton blokların denize indirilmesine devam edilecek dediler. Benim saatli başka bir proğramım nedeniyle bekleyemeden oradan ayrıldım. Bu gidişimde ise beton blokların getirilmeleri ve denize indirilmelerini hem seyrettim hemde resimledim.
İşte barınak girişi itibariyle döşenen bloklarım iç kısımdan görüntüleri. Bu kısmın önü beton dökümle tamamen kaplanacağı belirtildi.
İskele alanındada çalışmalar hızla devam etmekte ve iskele temeli oluşturulmakta.













Beton bloklar stoklandıkları yerden alınarak kamyonlar üzerinde iskele ucuna getirildiğinde
büyük vinçlerle arabaların sırtından alınarak denize doğru yönlendirilmekte


Vinç operatörünün vinci kulanması ve vincin uç kısmından bir görüntü. Beton blokların taşıyıcıların üzerinden alınması ve zemine yerleştirilmesi.













İşin en zor tarafı olan beton blokların deniz altına yerleştirilmesine sıra gelmiştir. Burada bir deniz aracı, bir dalgıç ve birde onun dalışını deniz aracından organize eden kişiye ihtiyaç bulunmaktadır.
Dalgıç denize inmeye hazırlanmıştır. Denizi indirilen beton bloğun takip edilerek dikkatlice bir sakatlığa meydan vermeden yerleştirilmesi gerekmekte.
İşte bu titizlik ve düşüncelerle dalgıç denize inmekte.





Dalgıç su altındadır ve beton bloğun indirilip zeminle birleştirileceği yer titizlikle aranmakta. Uygun yere indirilmediyse dalgıç yüze çıkarak yukarıya çekilmesini ve gönderileceği yön yine dalgıcın işaretleriyle uygulanmakta ve uygun yerde bulunduğunda dalgıç yüze çıkarak bırakılması işaretini vermekte. Ardındanda bırakılan bloktan kelepçeleri sökerek vinç operatörüne çelik halatı çekmesi gerektiğini işaret etmektedir.
Bu arada hem vinci kullanan operatör ve hemde dalgıcın çok dikkat etmeleri gerekmektedir. Dalgıcın deniz dibinde bloğun yerleşmesi anında vinç operatörü bloğu yanlışlık veya dalgınlıkla bırakması durumunda dalgıcın bir tehlikeyle karşı karşıya kalması ihtimal dahilindedir.
Yine dalgıcın blok zeminini tam emniyete almadan operatöre bloğu bırakmasını söylememeli,
gerekirse blok birkaç kez yukarıya kaldırılarak gerçekten bırakılması gereken yeri bulunduğu an işlem gerçekleştirilmektedir.
Beton bloğun deniz içerisinden vinç marifetiyle getirilerek bırakılması gereken yerin tesbitini
müteakip zemine bırakılmaktadır.

Beton bloklar mütemadiyen bu şekilde yerleştirilmekte önce deniz içerisinde yerleştirilen bloklar daha sonra üst kısımlara doğru konulmakta ama bu düz bir şekilde olmayıp bir köşesi aşağıya bakacak şekilde devam etmekte.
Çalışanların kaydettiğine göre 600-800 adet daha yeniden beton blok dökülmesi gerekmekte ve bu dökümede bu günlerde başlanılması gerekmekte. Çünkü kış ve derin dalgalar başlamadan fener kısmınun emniyete alınması işlemi de bitirilmesi gerekmektedir.
Tamamlanmasını müteakip şirin Kozlumuzun görünümünü değiştirecek ve birçok faydaları olacak balıkçı barınağının bir an önce bitirilmesini sabırsızlıkla beklemekteyiz.

30 Eylül 2007 Pazar

KOZLU BALIKÇI BARINAĞININ GELDİĞİ NOKTA

30.9.2007 Pazar günü, güzel ve güneşli bir gün Kozlu Balıkçı Barınağını görmeyi ve bu gün yapımın hangi aşamada olduğunu belgelemek ve her zaman uzak mesafeden aldığım görüntülere yakın çekimlerimi eklemek düşüncesindeyim.Ama her inşaat girişinde (inşaata girmek yasaktır) çalışma aşamasında tehlike yaşanmasın diye bu yasak yazısı yazılmaktadır.Acaba yakın çekim yapabilirmiyim diye düşünerek Balıkçı Barınağı inşaatına doğru yolandım.
Giderken Kozlumuz Terminalini süsleyen süs açacının meyveli resmini çekmeden yapamadım.Sarı ile koyu kahve rengi meyvelerin harikülade bir görünümü vardı.
Yine Barınağa gidiş yolu üzerinde inşaat aşaması çalışmalarının hummalı bir şekilde devamını sağlıyan makinaların harıl harıl çalıştığını gördüm. Greyder hışımla önündeki kum birikintisine kepçesini daldırarak danperli kamyona yüklemeye devam ediyordu.



















Nihayet en uç noktaya gitmeyi kafama koyduğumdan uca doğru oluşturulan yoldan yürüyerek çalışmanın yoğunlaştığı yere yaklaşmaya başladım. Bu arada yolda rastladığım bir çalışana ileriye çalışma alanına geçip çalışmalar hakında bilgi edinme ve resim çekme imkanımın olup olmadığını sordum.görevli bana efendim orada Mühendis Barış bey var onunla görüşmeniz lazım o size gerekeni söyler dedi. Nihayet uç noktada çalışanlara ulaştım Barış bey diye bana gösterdikleri kişiye yaklaştım ve elimi uzatarak kendimi tanıttım.Zaman zaman site bünyemde oluşturduğum Blogumda Balıkçı barınağının yapım aşamasındanda görüntüler oluşturduğumu ve bu niyetle buraya geldim diye söyledim. Mühendis Barış bey Belediyeden çok iyi tanıştığım Fen İşlerinde görevli mühendis İsmail Demirel'ın oğlu olduğunu öğrendim.Bana makinalara dikkat ederek kendinize bir zarar gelmeden gerekli resimlemeleri yapabilirsiniz dedi. Bende inşaatın ne zaman bitebileceğini sordum ve bana ekim 2008 de bitirilmesi planlandığını söyledi. Bende kendisine teşekkür edip resimlerimi çekerek oradan ayrıldım.

Bu arada burada bir balıkçının dalarak avlandığını gördüm. Selam vererek ne avlandığını sorum o da bana kefal avlandığını söyledi. Diğer tarafta ise yine balıkçı gençler ellerinde oltalarla balık avlamakla meşgul olduklarını gördüm ve onları bir süre seyrettim.






Olta ile balık avlayan gençler



Ama barınağı gezdiğim sırada dikkatimden kaçmayan bir husus oldu. Henüz yapım aşamasında olmasın arağmen şimdiden balıkçı teknelerinin barınak içerisinde yerlerini aldıklarını gördüm. Bu arada gençbir işçi abi burada yer yüzünden tekne sahipleri aralarında birbirilerine bağrıştıkları ve hatta kavga ettikleri oluyor diye söyledi.Aslında balıkçıların buraya yerleştirilmelerinin bitim aşamasını mütaakip yetkililerce yapılması gerekirdi diye düşünmeden edemedim. Hem o zaman daha planlı ve proğramlı bir yerleşmenin sağlanması gerçekleştirilmiş olacaktı.
Barınağın bitim aşamasında Kozlumuza sağlıyacağı güzel görünüm ve bunun yanında balıkçı teknelerimize liman olmasının yanında ve özellikle amatör olta balıkçıları için harika bir avlanma yeri olma özelliğini taşıyacak. Hatta bu arada bende oltamı alarak burada balık avlıyacağımı düşünerek sevindim.

Barınaktan kozlumuzun bir görünüşü
Bu görüntüleri aldığım sırada bir şeye çok üzüldüm. Bizler neden hep günlük düşünceler içerisinde oluruz,ileriye ve geleceğe ve daha büyük düşünmeye talip olmayız diye ...Oysa 5 senede yapımı düşünülen bu barınağın 15-20 sene daha yapımı sürsede, 3-5 harcadığımız yerde 20-30 harcasak ta daha geniş bir alanda barınağı oluştursak çok daha iyi olur diye düşündüm. Ayrıca büyük bir alanla oluşturulacak barınak daha fazla balıkçıya hitabeder, hatta Kozlumuz balıkçısı haricinde zonguldak ve çevre balıkcılarını istifadesine de sunulmuş olurdu. Görevlinin yer yüzünden balıkçıların birbirileriyle münakaşa ettiğini söylediği aklıma geldi ve bütün balıkçıların teknelerini buaraya çektiklerinde fazlasıyla sıkıntı yaşanacağına iyice kanı oldum. Evet bu küçük düşünme huyumuz beni ziyadesiyle rahatsız etti ve de üzdü...Keşke Barınak Polis Evinin hizasından alınıp kozlu deresinin kozluya su basmasını önleyecek şekilde karşısından geçirilerek yıkılan sanayi alanının önlerine kadar getirilseydi diye düşündüm. İşte o zaman gayeye erişilmiş olunurdu, daha çok kişiye daha çok hizmet...Hatta zaman zaman balıkçı tekneleri haricinde küçük tonajlı yük gemilerine de tehlike anında sığınma imkanı sağlamış olurdu...

20 Eylül 2007 Perşembe

BİOFARM ORGANİK GÜBRESİ İLE İLGİLİ İZMİR GEZİSİNDEN GÖRÜNTÜLER.

17.9.2007 tarihinde İzmir'de Yaşar Holdig'e bağlı Çamlı Yem ve Besicilik bünyesinde üretimi yapılam BioFarm Organik Gübre hakkında bilgi edinme talebime olumlu cevap veren kuruluşa yaptığım gezi ile ilgili görüntü ve bilgiler aşağıda siz Blog ziyaretçilerimize sunulmuştur.
Ne yazık ki Otagara inişimin erken saate rastlaması ve dönüşümün de ancak otobüsün Zonguldak'a kalkışı arasına sıkışması nedeniyle güzel izmirimizden görüntüler alıp sunamadım.
Ancak otobüsten indiğimde terminal içerisinde kısa bir dinlenme anında terminalin içerisinde bulunan havuz dikkatimi çektiğinden onun bir görüntüsünü sunuyorum.
Yaşar Gurubu bünyesindeki Çamlı Yem ve Besicilik Sanayi ve Ticaret A.Ş Ekip Lideri Ziraat Mühendisi Halil ERSOY'dan bilgi edinme talebim olmuştu ve kendileri de yakın bir alaaka göstererek beni otagardan aldırtıp Çamlı'daki ofislerine getirttiler.Kendileri ve mesai arkadaşları olan Satış sorumlusu Ziraat Mühendisi Hasan KARAGÖZ ve yine Satış sorumlusu Ahmet ULAŞ bey'ler bana BioFarm gübresiyle ilgili tüm ürünleri en detaylı şekilde yazdırarak anlattılar. Oğle saatlerinde Ahmet bey ile birlikte Çamlı'dan 40 kilometre cıvarında bir uzaklıkta olan BioFarm üretim tesislerine geldik.
BioFarm üretim tesislerini tesis labaratuvarı sorumlusu Tekniker Necmi AKÇA ve Satış Sorumlusa Ahmet Ulaş bey'in nezaretinde gezip gerekli bilgileri almış oldum. Tesisin çok güzel pırıl pırıl görünümüyle vatandaşlarımızın toprak tahlillerini yaptırdıkları labaratuvar gözlerimi kamaştırdı adeta. Vatandaşlarımız topraklarının yapısının ne
olduğunu anlamak ve ne gübresini ne miktarda kullanmalarının gerektiğini bilemerini temin etmek çok önemli bir hizmet olduğu mutlaka bilinmelidir. Labaratuvar görevlisi Tekniker Necmi
AKÇA buradaki çalışmaları ve labaratuvar hakkında yararlandığıma inandığım bilgileri verdi. Hatta burada hiçbir ücret ödemeden Zonguldak çiftçimizin de toprak tahlillerini yaptırabileceklerini söylemesi beni duygulandırdı ve Labaratuvarın bu maksatla tüm Türkiyemizin hizmetinde olduğunu da sözlerine ilave etti. Ayrıca Biyolog Ayşegül YÖRÜK'te Labaratuvar ve çalışmaları hakkında gerekli bilgilerini bana lütfettiler. Aşağıda Labaratuvarın içerisinden bir görünüş ve 3 adet toprak nümunesi görülmekte.










Gezi ve incelememiz sırasında işlenmeye hazırlanmış büyük baş hayvan gübreleri açık alan içerisinde koridorlar halinde resimde görüldüğü üzere hazırlanmış durumda. Aşağıda gübrenin olgunlaşmasını takiple karıştırmakta olan makine gübreyi aktardıkça 80 derece sıcaklığı bulan gübreden çıkan gazlar mavi olarak görülmekte.
Daha sonra olgunlaştırılmış gübre sundurmalara alınıyor ve belli bir
bekleme zamanı sonunda eleklenerek hazırlanıyor ve oradanda pelet veya ince toz halınde çuvallanarak satışa sunulmak üzere yapılacak işleme geçilmekte.
Bu şekle getirilmiş ve olgunlaşmış gübre eleklerden elenmekte ve çuvallanmaya hazırlanmakta.
İyice olgunlaştırılmış ve elenmiş organik gübre görülmekte, Burada gerekli organik ilavelerde yapılarak çuvallama işlemi yapılmakta.






Toz organik gübrenin aynı özelliklerini taşıyan sıkıştırılmış ve pelet haline getirilmiş organik gübre satışa sunulmaya hazır durumda.





Üretimi yapılan BioFarm Organik gübrenin pelet ve toz şeklinde yapılan üretimleri yanında sıvı BioFarm gübre üretimide yapılmakta ve bu üretimler veya ürünler Tarla ve sera sebzeleri, hububat ve tarla bitkileri, meyveler ayrıca çim ve süsbitkilerinde uygulanılarak sağlıkli ve verimli bir şekilde kullanılmaktadır.
BioFarm tesislerinden edindiğim güzel bilgiler ve bu bilgileri edinmemde desteğini veren Pazarlama ve Satış Ekip Lideri Halil ERSOY ve gurup arkadaşları Hasan KARAGÖZ, Ahmet ULAŞ ve diğer oda arkadaşlarının hepsine BioFarm Labaratuvarında görevli Biyolog Ayşegül YÖRÜK, Tekniker Necmi AKÇA'ya yakın alaakalarından dolayı ve özellikle de Ahmet ULAŞ kardeşime o günkü verdiğim zahmetlerden ötürü teşekkür ve şükranlarımı arz ediyorum.