11 Kasım 2007 Pazar

8 KASIM İSTANBUL SEYAHATİMDEN GÖRÜNTÜLER...

ULUSOY otobüslerinin İstanbul-Zonguldak arasında mola
verdikleri HENDEK tesisleri...
Her zaman olduğu gibi seyahatlerimde ULUSOY turizmin gittiği yerlerde tercih ettiğim seyahat şirketi oluyor.İşte 8 kasım günü saat 13.00 te Zonguldaktan İstanbula yollandım.Vasıtam Hendek dinlenme tesislerinde molasını vermişti hemen tesisin
kafeterya kısmına girerek 15 dakkalık zaman içerisinde çayımı yudumladım.
Daha sonra tesisin dış kısmına çıkarak güzel havanın da bahanesiyle bir iki resim görüntüledim. Daha sonra süre dolduğundan otobüse binerek tekrar yola devam ettim. akşam saat 18.00 sırasında Küçükyalı tesisinde inerek kız kardeşimin evinin bulunduğu istasyon caddesi cami sokaktaki evine doğru gideceğim yerin yakın olması dolayısıyla yaya olarak gitmeye karar verdim. Giderken hafif hafif yağmasına rağmen bu mesafeyi yürüyerek gitmeyi kararlaştırdığımdan yağmura aldırmadan yürümeye devam ettim. Kısa bir süre sonra eve ulaştım orada annem babam ve 3 kızkardeşim yeğenlerimle sarmaş dolaş olup haster giderdik.
Daha sonra yemek faslı ve sohbet derken saatin haylı ilerlemiş olduğunu farkederek herkese gösterilen kısımda sabahı beklemek üzere yatmaya çekildik. Sabahleyin gözümü açtığımda saat 7.30 a geliyordu .Başımı kaldırdığımda karşımdaki kanepede yatan enişteminde uyandığını gördüm. kendisine benimle bir sabah gezintisine varmısın söylediğimde olumlu cevap aldım. Birlikte evden çıkarken bizden başka henüz kimse kalkmadığını farkettim.









Küçükyalı sahiline indik orada etrafın güzelliğine bakarak şöyle 3-4 kilometrelik bir yürüyüş
yapmaya karar verdik, sabah sabahta çok iyi geleceğini düşünerek yürümeye başladık.















Yürüyüşümüz sırasında Esiroğlu Eski Belediye Başkanı olan eniştemle biraz geçmişten sohbet ettik.Kendilerinin Belediye Başkanlığı döneminde imkanların çok kısıtlı olması nedeniyle gönlünce hizmet edemediğini söyledi.Ancak daha sonra bir görev alması durumunda o zaman yapamadıklarımı hep yapacağım diye sözlerine ekledi.
















Sabahleyin oradan geçen balıkçılar tuttukları balıklardan kedilere verdiklerinde nasılda iştahla yediklerini ve tekar vermelerini istercesine balıkçıların peşlerine koştuklarını görmelisiniz.













Yine Küçükyalı Balıkçı Barınağının yanında
Atatürkümüzün görüntüsüyle kitabede şöyle yazıyordu:DENİZCİLİĞİ; TÜRK'ÜN BÜYÜK ÜLKÜSÜ OLARAK BENİMSEMELİ VE AZ ZAMANDA BAŞARMALIYIZ... diye yazıyordu...
Daha sonra eve geldiğimizde kahvaltıda hazırlanmıştı ufakta olsa bu yürüyüşü müteakip kahvaltıda güzel gidecekti tabiki...

Yemekten sonrada ben yanlız başıma işyerimle ilgili bazı eksiklerin alınması için karşıya geçecektim. İstasyon durağına inerek Kadıköye giden münübüslere bindim ve kadıköye geldim. Oradan Eminönüne giden deniz vapuruna binerek karşıya geçtim.
İlk işim hemen Eminönü camiinin önünde yem satan kişiden bir tabak yem alarak güvercinlere atmak ve resimlerini çekmek oldu.

















Bu arada küçük bir kız çocuğunun güvercinlerin arasında koşarak onlarla oynadığını uzun zaman seyrettim.Bu arada onu seyrederken kendi çocukluğumuda gözlerimin önünden geçirmeden edemedim.






Keşke insan çocukluk anlarını geriye getirebilse. Mümkün değil tabi ki işte insanlık ya bir an öyle düşünüverdim...


Bu arada hep televizyonlarda izlediğim TALİH KUŞU ...SİZEDE ÇIKABİLİR... Meşhur Nimet Abla bilet satış gişesinin önünden de geçmiş oldum.




Eminönünde balık tutanları seyretmeden geçmem aslam mümküm olmayan olamayan birşeydi...Kulakları çınlasın Eskişehirli arkadaşım Ayzek...o da balık tutmaya çok merak eden bir arkadaşım...hadi sende oltanı hazırla gelsene arkadaşım...











Eminönünden dönüşümde tesbit ettiğim bu görüntüler istanbulda bir kasım ayı içerisinde güzel görüntü ve hatıralar olarak kalacaktı.













Kızkardeşimin evinde düğün hazırlıkları yapılırken bizde sohbetimize devam ediyorduk. Bir süre sonra ise düğün salonundaydık cici yeğenim ayşe ile şamata yapıyorduk...
















İşte yeğenim Zeynep'in nikahının kıyılması hazırlığı ve Damadımızın Mardin-Midyatlı olması dolayısıyla o yöreye has müzik hazırlığı ve ekip bulunması dikkatlerden kaçmıyordu.













Mardin yöre havalarının genellikle sergilendiği gecede gerçektende çok hoş görüntüler
izleyebiliyorduk...


ama bu düğünün tarafları hem Karadenizliler ve hem de Mardinliler olmasına rağmen düğün süresince Karadeniz'den olmak üzere sadece bir parça icra olunmuştu...Bizim Karadeniz'liler olarak bir eksikliğimiz olduğu gözüksede biz damadımızın kurbanı olduk demekle yetineceğiz...Ne yapalım o da bizim oğlumuz artık...Bize müzik ziyafetini oluşturan ekibi sizin için temin ettim dediğini duydum...Oysaki bu ekip tek yörenin parçalarını ve oyunlarını sergiledi...Hatta damadımız da şaşırmış olmalı...Çünkü programı sunanlar onu da tatmin etmemişti...onunda düşüncesinden uzak bir organizasyon olmuştu sonuçta...Ama yinede güzeldi herşey...tatlı bir şekilde sonuna varılan bir düğün uzun ve mutlu bir yaşamın kapılarını açıyordu...

1 yorum:

ayzek dedi ki...

canım arkadaşım görüntelerin ve benimle olan düşüncenide yazdıgın için tşk edrim kalemine yüregine saglık